Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO), Fırat Nehri’nin batısında Tel Rıfat’tan sonra Menbiç’te de kontrolü ele geçirdi. Bu gelişme, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturmayı hedeflediği güvenli bölgenin Fırat’ın batısında tamamlandığı anlamına geliyor ve büyük bir öneme sahip. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Aralık’ta yaptığı açıklamada, Tel Rıfat ve Menbiç’in Halk Koruma Birlikleri’nden (YPG) geri alınmasının kendisini memnun ettiğini belirtti. Erdoğan, Türkiye’nin sınırları ötesinde yeni “terör tehdidi” oluşumlarının önlenmesine kararlı olduğunu ifade etti. YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD’nin aracılığıyla “sivillerin güvenliğini sağlamak” amacıyla Türkiye destekli muhalif güçlerle bir ateşkes anlaşması yaptığını duyurdu. SDG Komutanı Malum Abdi, 27 Kasım’dan bu yana saldırılara direnen Menbiç Askeri Konseyi savaşçılarının, bölgede mümkün olan en kısa sürede çekileceğini söyledi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Menbiç çevresinde üç gün süren çatışmalarda 218 kişinin yaşamını yitirdiğini raporlarken, YPG, Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) askeri kanadı olarak tanımlanıyor. Türkiye, PYD ve YPG’yi “PKK’nın Suriye uzantısı” ve “terör örgütü” olarak değerlendiriyor. Bu bağlamda Menbiç’in SMO’nun eline geçmesi, Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik ve jeopolitik çıkarları açısından son derece önem taşıyor. Türkiye, PYD ve YPG’yi “Suriye’de özerk bir yapı kurmaya çalışmakla” suçlarken, PYD bu bağımsızlık iddialarını reddediyor. ABD ise, 2015 yılından bu yana YPG ile IŞİD ile mücadele kapsamında iş birliği yapıyor ve 2017’den itibaren YPG’ye hem eğitim hem de silah desteği sağlıyor. Ancak ABD, YPG ile ilişkisini “taktiksel ve geçici” olarak nitelendiriyor ve Suriye’nin bölünmesine karşı olduğunu vurguluyor. Suriye’deki gelişmeler ışığında PYD’nin İslamcı Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) örgütüne yaklaşımının nasıl olacağı merak konusu. 27 Kasım tarihinde HTŞ’nin liderliğinde başlatılan saldırılara katılan SMO’nun hedefi Halep değil, Tel Rıfat oldu. SMO, 1 Aralık’ta Rusya’nın az sayıda askeri varlığının bulunduğu Tel Rıfat’ı ele geçirdi. 8 Aralık’ta Suriye’nin başkenti Şam’ın muhalif gruplar tarafından ele geçirildiği ve Beşar Esad’ın ülkeden ayrıldığının bildirilmesiyle SMO, Menbiç operasyonunu başlattı. Türk güvenlik kaynakları, 9 Aralık’ta Menbiç’in SMO’nun kontrolüne geçtiğini açıkladı. SMO, kent merkezinin yanı sıra çevresindeki bazı köyleri de ele geçirdi ve YPG güçleriyle kentin güneyinde çatışmalar yaşanıyor. Menbiç, Kürt gruplar için doğudaki Cezire ve Kobani kantonları ile batıdaki Afrin kantonunun birleşmesi açısından stratejik bir geçiş noktası olarak değerlendiriliyor. Türkiye, bu hattın kırılmasının “terör koridorunun” engellenmesi açısından önemli olduğuna inanıyor. Tel Rıfat ve Menbiç, IŞİD’in bölgedeki varlığının sona ermesinin ardından YPG’nin kontrolüne geçmişti. Menbiç’te bir dönem Amerikan askeri birlikleri de konuşlanmıştı. Türkiye, 2019 yılında gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı’ndan sonra ABD ve Rusya ile yapmış olduğu protokollerle YPG’nin bu iki bölgeden çekilmesini sağlamayı hedeflemişti ancak bu konuda somut bir adım atılamamıştı. Türkiye, 2019’da Ağustos ve Ekim aylarında ABD ile iki ayrı protokol imzalamıştı. Bu anlaşmalarla YPG’nin Türkiye-Suriye sınırından en az 32 kilometre güney çekilmesi ve bu alanda “güvenli bölge” kurulması garanti altına alınmaya çalışılmıştı. Tel Rıfat ve Menbiç’in SMO’nun eline geçmesi, Türkiye için Fırat Nehri’nin batısında fiili bir güvenli bölge tesis edilmiş olduğu anlamına gelir. Böylelikle Menbiç’ten başlayarak Cerablus, Azez, Afrin, Tel Rıfat ve İdlib hattından Antakya’ya kadar uzanan sınır bölgesi Türkiye açısından güvenli hale gelmiş oldu. Fırat Nehri’nin doğusunda ise durum farklılık arz ediyor. Türkiye, bu bölgedeki güvenli bölgeyi tam anlamıyla oluşturmakta başarısız oldu. Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı sonrası Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Resulayn ile Tel Abyad arasında uzanan yaklaşık 120 kilometrelik sınır bölgesini kontrol etmeye başladı. Ancak bu alanın doğusunda ve batısında YPG’nin varlığı devam ediyor. Fırat’ın doğusunda IŞİD ile mücadele sürerken, ABD’nin bölgede yaklaşık 900 askeri bulundurduğu da biliniyor. Ayrıca IŞİD mensuplarının hapiste bulunduğu cezaevleri ve ailelerin yaşadığı kampların çoğu aynı bölgede yer alıyor. Türkiye, 2019’dan bu yana buralarda büyük çaplı bir sınır ötesi operasyon yapmamıştır.
Eski Mossad ajanları, çağrı cihazları ve telsizler üzerinden gerçekleştirilen saldırıların arka planını açıkladı. Kaynak: Getty Images. Lübnan'da Hizbullah'a yönelik yapılan saldırılarda kullanılan çağrı cihazlarının patlatılmasıyla ilgili bilgi veren...
Devamını Oku..