Başlık: Suriye’deki Gelişmeler ve Türkiye Üzerindeki Etkileri
Suriye’de, Esad yönetimine karşı olan güçlerin saldırıya geçmesi neticesinde mevcut durum bozuldu. Ülkenin çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan çatışmalar, dengelerin değişmeye başladığını gösteriyor. Batı’da, Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki muhalif güçler, Halep’i hızla ele geçirerek Hama’ya yöneldiler. Kuzeyde ise, Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO), Tel Rıfat’ı Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) aldı. Fırat Nehri’nin batısında SDG’nin elinde kalan tek alan Menbiç oldu.
SDG bünyesindeki Arap güçler, Deyrizor çölünde ABD’nin desteğiyle Esad birliklerine karşı saldırıya geçti. Türkiye ise, YPG olarak bilinen Halk Savunma Birlikleri’ni PKK’nın bir uzantısı olarak kabul ediyor ve terör örgütü olarak tanımlıyor. SDG içerisinde YPG dışında Arap unsurlar da bulunmakta. Tüm bu gelişmelerin Suriye için anlamı nedir? Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
Suriye’de Esad yönetimi karşıtı güçlerin öncüsü olan HTŞ, İdlib bölgesini uzun bir süre elinde tutmakta. 27 Kasım’da başlatılan operasyon sayesinde Halep ve çevresindeki stratejik yerleşimleri ele geçirdiler. HTŞ Türkiye tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, HTŞ liderliğindeki güçlerin hızlı bir ilerleme kaydettiğini belirterek, Esad kuvvetlerinin bir anda geri çekilmelerinin herkes için şaşırtıcı olduğunu ifade etti.
Ümran Stratejik Araştırmalar Merkezi Türkçe Araştırmaları Direktörü Ömer Özkızılcık, muhaliflerin böyle bir hızla ilerlemeyi beklemediklerini dile getirdi. Atlantic Council’da araştırmacı olarak görev yapan Özkızılcık, Esad güçlerinin Halep çevresinde yaşadığı bozgunun, insan kaynağı eksikliğinden kaynaklandığını vurguladı.
Fırat’ın batısında göz önünde bulunan noktalar Tel Rıfat ve Menbiç oldu. Tel Rıfat, 2016’dan bu yana SDG’nin kontrolündeydi. Türkiye, SDG’nin temelini oluşturan PYD’yi, PKK’nın bir uzantısı olarak değerlendiriyor. SMO, HTŞ’nin Halep taarruzuyla paralel bir operasyonda Tel Rıfat ve çevresindeki yerleşimleri ele geçirdi. Böylelikle, Fırat’ın batısında yalnızca Menbiç ve Halep’teki Kürt nüfusun yoğun olduğu yerler SDG’nin elinde kaldı. Muhalif güçler, bölgedeki SDG güçlerinin kuzeydoğuya güvenli geçiş karşılığında bölgeyi onlara devretmesini bekliyor.
Uzmanlara göre bir sonraki çatışma, Türkiye’nin uzun süre hedef gösterdiği Menbiç’te gerçekleşebilir. Özkızılcık, Menbiç’e yönelik ciddi askeri hazırlıkların yapıldığını belirterek, buranın Rusya’nın etki alanında olduğunu hatırlattı. Esad yönetimi karşıtı güçlerin kontrol alanlarının genişlemesi, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüş sürecine dair umutları artırdı. Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Deniz Tansi, HTŞ’nin Türkiye destekli SMO ile zaman zaman çatışmalara girdiğini ve grubun kontrolündeki bölgelerde kısmi bir düzen oluşturduğunu belirtti. Ancak, Suriyelilerin İslamcı grubun yönetimi altında yaşamayı tercih etmeyeceklerini de vurguladı.
Özkızılcık, Halep’te güvenlik sorunları yaşanmazsa, ciddi bir geri dönüş olabileceğini ifade etti. Eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, bu kazanımların korunması durumunda sığınmacıların geri dönüşü için önemli bir avantaj oluşabileceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Aralık’ta Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklediğini açıkladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin çatışmalara müdahil olmadığını ve terör örgütlerine asla geçit vermeyeceklerini belirtti. Ömer Önhon, HTŞ ve SMO’nun stratejik noktalarda Esad güçlerinden ve SDG’den aldıkları toprakların Türkiye açısından olumlu bir gelişme olduğunu ifade etti. Sırada Esad’la müzakere sürecinin başlaması olduğunu vurguladı.
Ömer Özkızılcık, Suriye’deki gelişmelerin büyük ölçüde 20 Ocak’ta göreve gelecek olan ABD Başkanı Donald Trump’ın yönelimleriyle şekilleneceğini öngördü. Aynı zamanda Türkiye’nin son gelişmelere dayanarak Trump ile masada daha güçlü bir pozisyonda olacağını da ifade etti.
Esad güçlerine karşı ilerleme kaydeden muhaliflerin, İran ve Rusya’nın sahadaki sınırlı varlıkları üzerinde duruluyor. Rusya’nın hava bombardımanları muhaliflerin ilerlemesini engelleyemedi. İran, Şam’ın savunmasını güçlendirmek için Şii milisleri devreye sokmayı düşündü ancak sahada bu durumun etkisi henüz hissedilmedi. Ömer Önhun, Rusya, İran ve İran’a bağlı grupların Suriye’deki varlıklarını azaltmalarının nedenini değerlendirerek, Tahran’ın çatışmayı durdurma amacıyla diplomatik bir çaba içinde olabileceğini söyledi.
Ömer Özkızılcık, İran’ın müdahale etmesi durumunda İsrail’in olası saldırılarına karşı elini zayıflatacağını belirtti. Deniz Tansi ise, İran’ın muhaliflerin ilerlemesine olumlu yaklaşmadığını ve Esad yönetimine desteğini sürdüreceğini kaydetti. Tansi, Rusya’nın Tartus’taki limanının kırmızı çizgi olduğunu ve Moskova’nın Lazkiye’ye kadar olan kıyı hattını elinde tutmasının yeterli olduğunu aktararak, Deyrizor’daki gelişmeleri değerlendirdi. SDG, Esad güçlerine karşı taarruza geçti ve bu durum, kuzeyde baskı altında olan Şam’a karşı yeni bir cephe açtı. SDG, ABD’yle ilişkisi gereği bu bölgede ciddi öneme sahip.
Sonuç olarak, Suriye’deki çatışmaların hız kazanması, barış müzakerelerini yeniden gündeme getirdi. Ömer Önhun, Esad yönetiminin sahada üstünlük kazanmasına rağmen gerekli adımları atmadığını belirterek, Suriye’de bir tarafın kazanıp kazanmadığını söylemenin çok erken olduğunu vurguladı. Suriye, savaşın başlangıcından bu yana en zor dönemlerinden birini yaşıyor, ancak ‘her şey bitti’ demek henüz mümkün değil” dedi. Kaynağa göre, savaşın seyrindeki değişikliklerin diplomasi masasına da yansıyacağı belirtildi. “[Esad] son dört yıldır askeri olarak üstün olduğuna inanıyordu ama ülkenin %35’lik kısmı elinde değil. Toplamda 200-250 bin civarında silahlı grup mevcut… Sonuç olarak, hiçbir gelişme olmaması nedeniyle bu gruplar harekete geçti. Dolayısıyla, eğer bu mesele çözülecekse, masada halledilecektir.” Türkiye-Suriye normalleşme sürecine ABD’nin yaklaşımı ise merak konusu. Deniz Tansi, muhaliflerin son saldırılarıyla birlikte Suriye’deki “devletsizleşme” sürecinin ivme kazandığını belirtti. Akademisyen, “Suriye’nin bölünmesi artık kesinleşti” dedi. Ömer Özkızılcık ise, “Hama’daki gelecek çatışmalar Suriye’nin kaderini belirleyebilir. Rejim o bölgede büyük bir yenilgi alırsa, çok farklı senaryoları tartışır hale geliriz” diye ekledi.