Başlık: Suriye’deki Gelişmeler ve Türkiye Üzerindeki Etkileri
Kaynak: Getty Images Yazar: Hilken Doğaç Boran Yayıncı: BBC Türkçe Twitter: @hilkenboran Tarih: 4 Aralık 2024
Suriye’de Esad yönetimine karşı olan güçlerin saldırıya geçmesiyle birlikte mevcut denge bozuldu. Ülkenin çeşitli bölgelerinde çıkan çatışmalar, dengelerdeki değişimlerin habercisi niteliğinde. Batı’daki muhalif güçlerin liderliğini yapan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) grubu, hızla Halep’i ele geçirip ardından Hama’ya yöneldi. Kuzey bölgesinde ise Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO), Tel Rıfat’ı Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) aldı. Artık Fırat Nehri’nin batısında SDG’nin elinde yalnızca Menbiç bölgesi kaldı.
Arap güçler, Deyrizor çölünde ABD desteğiyle Esad güçlerine karşı saldırıya geçti. Türkiye, SDG’nin temelini atan Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) PKK’nın bir yan kuruluşu olarak kabul ediyor ve “terör örgütü” olarak değerlendiriyor. SDG bünyesinde YPG’nin yanı sıra Arap unsurlar da bulunmakta. Peki, tüm bu gelişmelerin Suriye için anlamı nedir ve Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
‘Herkes için Şaşırtıcı’
Esad karşıtı güçlerin İdlib bölgesini uzun süredir kontrol ettiğini belirten Ömer Önhon, HTŞ’nin son operasyonuyla Halep ve çevresindeki stratejik yerleri raunda başardığını ifade etti. HTŞ Türkiye tarafından terörist bir grup olarak nitelendiriliyor. Önhon’a göre, Esad güçlerinin böyle bir hızla geri çekilmesi herkes için şaşırtıcı bir durum.
Ömer Özkızılcık, muhaliflerin beklenmedik bir hızda ilerlediğini düşünerek, çoğu yer için böyle hızlı bir ilerlemenin hayalini bile kurmadıklarını kaydetti. O, Esad güçlerinin Halep ve çevresindeki düşüşünü, insan kaynağı eksikliğiyle ilişkilendirdi. Çeşitli askeri sorunlar yaşayan Şam Yönetimi, İran destekli milislerle doldurulması gereken bu boşlukta, askeri gücünü hem nitelik hem de nicelik olarak kaybetti.
Menbiç Sırası mı? Fırat’ın batısında Tel Rıfat ve Menbiç arasında önemli çatışmalar yaşanıyor. Tel Rıfat, 2016’dan beri SDG tarafından kontrol ediliyordu. Türkiye, SDG’nin temel bileşeni olan Kürt Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD) de PKK’nın yan kuruluşu olarak görüyor. Bu iki grup arasında sık sık çatışmalar yaşanmakta. Ancak, SMO, HTŞ’nin Halep’le aynı zamanda başlattığı operasyonla Tel Rıfat ve çevresini ele geçirmeyi başardı. Böylece Fırat’ın batısında yalnızca Menbiç ve Halep’teki Kürt yoğunluklu yerler SDG’nin elinde kaldı. Muhalif güçlerin büyük bir kuşatmasının devam ettiği bu alanlarda SDG güçlerinin güvenli bir geçiş karşılığında bölgeyi muhalif güçlere teslim etmeyi kabul etmesi bekleniyor. Uzmanlar, Fırat’ın batısındaki bir sonraki çatışmanın Türkiye’nin Menbiç üzerine yaptığı planların gerçekleşeceği yer olabileceğini düşünüyor. Özkızılcık, Menbiç’e yönelik ciddi askeri hazırlıkların olduğunu ve buranın Rusya’nın etki alanında bulunduğunu hatırlattı. Ancak, ABD müsaade etmediği sürece Rusya’nın YPG’yi koruma şansının bulunmadığını ifade etti.
‘Suriyelilerin Dönüşü İçin Avantaj Oluşabilir’ Esad karşıtı güçlerin kontrol alanlarının genişlemesi, Suriyeli mülteçlerin ülkelerine dönüş süreçleri için de umut verici bir gelişme yaratabilir. Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Deniz Tansi, HTŞ’nin zaman zaman Türkiye destekli SMO ile çatıştığını ve bu grubun bölgelerinde “kısmı bir selefi yapısı” oluşturduğunu belirtti. Tansi, HTŞ’nin kontrolündeki Halep ve diğer bölgelerde kamu düzeninin yeniden sağlanması dikkat çekici olsa da, Suriyelilerin bu grubun yönetimi altında kalmayı istemeyebileceğini vurguladı. Özkızılcık ise Halep’te güvenlik kaosu yaşanmadığı takdirde ciddi bir geri dönüş beklediğini ifade etti ve bu sürecin Türkiye’deki mülteci sayısının kabul edilebilir bir seviyeye inmesine yol açabileceğini belirtti.
Türkiye’nin eski Şam Büyükelçisi Ömer Önhon da, bu kazanımların korunabilmesi halinde mülteci dönüşü açısından önemli bir avantaj elde edilebileceğini söyledi.
‘Türkiye Masada Güçlü Olacak’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2 Aralık’ta Türkiye’nin Suriye toprak bütünlüğünü ve milli birliğini desteklediğini belirtti. Erdoğan, ülkesinin milli güvenlik önceliklerince sahadaki süreci sürekli takip ettiğini ve herhangi bir olumsuz duruma karşı gerekli tedbirlerin alınacağını vurguladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da aynı gün, Türkiye’nin çatışmalara karışmadığını ve terör örgütlerine geçit vermeyeceklerini söyledi. Ömer Önhon, HTŞ ve SMO’nun stratejik noktalarda Esad güçleri ile SDG’den elde ettiği kazanımların Türkiye açısından olumlu olduğunu belirtti. Türkiye ile Şam arasındaki müzakerelerin beklentisine dikkat çekti.
Ömer Özkızılcık, Suriye’deki durumu etkileyen en önemli faktörün 20 Ocak’ta görevine başlayacak ABD Başkanı Donald Trump olacağını vurguladı. Son gelişmelere bakıldığında, Türkiye’nin bu süreçte Trump ile pazarlık masasında Suriye, savaşın başlangıcından bu yana belki de en zor dönemlerini geçiriyor, ancak bunun sonlandığı ya da tükendiği söylenemez. Kaynak olarak belirtilen Getty Images Önhun, savaşın seyrindeki değişikliklerin diplomasi masasına da yansıyacağını belirtti. Esad’ın son dört yıldır askeri üstünlüğe sahip olduğunu ifade ettiğini fakat ülkenin %35’inin onun kontrolünde olmadığını ekledi. Silahlı grupların toplamda 200-250 bin civarında olduğunu belirten uzman, bir gelişme yaşanmadığı takdirde bu grupların harekete geçeceğini vurguladı. Dolayısıyla, Suriye’deki sorunların çözülmesi ancak masada mümkün olacaktır. Türkiye ve Suriye arasındaki normalleşme sürecine ABD’nin yaklaşımı ne olacak? Deniz Tansi, muhaliflerin gerçekleştirdiği son saldırılarla Suriye’deki ‘devletsizleşme’ sürecinin hızlandığını ifade etti. Akademisyen, Suriye’nin bölünmesinin artık bir kesinlik kazandığını dile getirdi. Ömer Özkızılcık ise Hama’daki olası çatışmaların Suriye’nin kaderini belirleyebileceğini belirtti. Rejim bu noktada bir bozguna uğrarsa, çok daha farklı dinamiklerin gündeme geleceğini söyledi.