Başlık: Suriye’de Gelecek Ne Olacak? Üç Olası Senaryo
Kaynak: EPA Yazan: Luis Barrucho Kuruluş: BBC Dünya Servisi Tarih: 12 Aralık 2024
Beşar Esad ailesinin uzun süre iktidarda kalmasının ardından, Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) liderliğindeki saldırının birkaç hafta içinde yönetimi devirmesi, Suriye’nin geleceği hakkında büyük belirsizlikler ortaya çıkardı. HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani, Suriye’yi bir araya getirme vaadinde bulunsa da, bu hedefin ne derece gerçekleştirilebileceği meçhul. Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye’deki tüm toplumsal yapıların işbirliği ihtiyacının önemini vurguluyor. Pedersen, HTŞ ve diğer silahlı gruplardan bazı güven artırıcı açıklamalar geldiğini belirtirken, asayiş konusunda hala devam eden sorunlara dikkat çekiyor. Durumun hızla değişmesi, Suriye’nin geleceği ile ilgili tahminlerde bulunmayı zorlaştırıyor.
Suriye muhalefetinin ele geçirdiği Hama’nın önemi nedir? Suriye’de HTŞ’nin çağrısıyla Esad’ın devrilmesi birçok şehirde kutlandı. Türkiye-Suriye normalleşme süreci yeniden canlanacak mı? Hamza’nın annesi: ‘Esad’ın bedelini ödeyeceğini umuyorum.’
Ancak BBC ile görüşen uzmanlar, Suriye’nin geleceği için üç farklı senaryoya işaret ediyor:
-
Birleşik Bir Suriye: Suriye’deki olumlu senaryo, HTŞ’nin ülke yönetimini sivil siyasi yapıların katılımına açmasıdır. Suriye, komşu ülkelerde görülen çatışmaların intikam döngülerinden kurtulup bir savaş sonrası ulusal uzlaşma ortamına girebilir. Colani, öncelikle Suriye’deki farklı mezhepler arasında ulusal birlik ve karşılıklı saygı çağrısında bulundu. Ancak ülke içerisindeki birçok grubun farklı gündemleri olduğu için işler karmaşık. İngiltere’deki Queen Mary Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler uzmanı Christopher Phillips, şu an bilinmezlik döneminde bulunduklarını, HTŞ’nin barışçıl geçiş süreci konusunda açıklamalar yaptığını ama durumun son derece kaotik olduğunu ifade ediyor. Güneyde, Esad ailesinin otoritesini kabul etmemiş aşiretlerin, Şam’daki yeni yönetimi dinleme olasılığı düşük. Ayrıca doğuda IŞİD kalıntılarının hala tehdit oluşturması, bu durumu daha da karmaşık kılabilir. ABD’nin desteklediği Kürt gruplar da ülkenin kuzeydoğusunda bazı alanları kontrol ediyor. Suriye’nin kuzeyindeki Türkiye destekli muhalefet gruplarıyla uzun süredir savaşan bu örgütlerin, siyasi geçiş sürecinin bir parçası olup olmayacağı hala belirsiz. Lozan Üniversitesi’nden Profesör Joseph Daher, birleşik bir yönetim olasılığının belirsiz olduğunu belirtirken, “En iyi senaryoda özgür seçimler yapılır, iktidar paylaşılır ve merkeziyetçilikten uzaklaşılır, böylece daha geniş kapsamlı bir yönetim ortaya çıkabilir. Bunu zaman gösterecek” dedi. Bununla birlikte, HTŞ’nin, geçiş sürecini yürütme konusunda belirsizlikler taşıdığına da dikkat çekti.
-
HTŞ’nin Otoriter Yönetimi: HTŞ’nin, Esad yönetiminde olduğu gibi iktidarı otoriter bir biçimde toplama olasılığı endişeleri gündeme getiriyor. Colani, iktidarını İdlib’de kurduğu için İdlib’de, diğer bölgelere yerlerinden edilmiş dört milyona yakın kişi yaşıyor. Ulusal Kurtuluş Hükümeti İdlib’deki kamu hizmetlerini sağlarken, şeriat ilkelerine dayanan bir dini konsey de yönetime katılıyordu. Colani, HTŞ’nin kamu hizmetlerini ve istikrarı önceleyerek etkin bir yönetim modeli sergilemeye çalışıyor. Ancak muhalifleri, HTŞ’nin rakip grupları ve muhalefeti baskılayarak iktidar topladığını savunuyor. 27 Kasım’daki HTŞ liderliğindeki harekattan önce İdlib’de protestolar düzenlenmiş ve HTŞ baskıcı yöntemlerle suçlanmıştı. Daher, “HTŞ, muhalif grupları sürece dahil ederek ve kamu hizmetlerini sağlayarak gücünü pekiştirmiştir, fakat yönetim sırasında yoğun baskılar ve siyasi muhalefet liderlerinin hapsedilmesi gibi uygulamalar yaşanmıştır” dedi. HTŞ, bu eleştirilere, insan hakları ihlalleriyle suçlanan güvenlik güçlerini dağıtarak cevap vermeye çalıştı. Ancak muhalifleri, bu reformların sadece göz boyama olduğunu ileri sürüyor.
-
Topyekun İç Savaş: Suriye’nin, ‘Arap Baharı’ sürecinde kaosa sürüklenen ülkelerden biri olmasının en kötü senaryosudur. Libya ve Irak, yerlerine geçecek bir yapı olmadan liderlerinin devrilmesine tanıklık etti ve dış müdahale sonraki yıllarda iki ülkede de yıkıcı sonuçlar doğurdu. Otoriter yönetimlerin ardından oluşan iktidar boşluğu, yağma, intikam eylemleri ve iç savaşla doldurulmuştu. Bu senaryoda, çeşitli silahlı gruplar arası rekabet, yaygın şiddete yol açabilir ve sadece Suriye’yi değil, tüm bölgeyi daha da istikrarsız hale getirebilir. BBC Arapça Muhabiri Feras Kilani, HTŞ’nin geçiş dönemi başbakanının ilk konuşmasının birçok kişide endişeye yol açtığını belirtiyor. Başbakanın, bir elinde ‘devrim bayrağı’, diğerinde Taliban bayrağıyla konuşması, hükümetin Taliban benzeri bir model izleme olasılığına dair endişeleri artırdı. Bu durum, ülkedeki azınlıklar ve sivil toplum grupları için yeni belirsizlikler yaratıyor.
Dış Güçlerin Rolü: Uzmanlar, olası senaryoların çoğunun dış güçlerin müdahalelerine bağlı olacağını da vurguluyor. Esad, uzun yıllar İran ve Rusya’nın desteğine bağımlıydı. Türkiye, Batı ve Körfez ülkeleri ise çeşitli muhalefet gruplarını destekledi. İsrail son günlerde Suriye’nin askeri altyapılarını hedef aldı ve Golan Tepeleri’ndeki askerden arındırılmış bölgenin ötesindeki faaliyetlerini kabul etti. İsrail ordusu, Esad’ın ülkeden kaçmasından bu yana Suriye’de yüzlerce hava saldırısı gerçekleştirdi ve “Suriye’nin stratejik silah stoğunun çoğunun yok edildiğini” ifade etti. Başbakan Netanyahu, Suriyeli muhalif gruplara, İran’ın yeniden etkin olmasının önlenmesi gerektiği uyarısını yaptı. Bu durum, Türkiye ve diğer Orta Doğu ülkelerinin İsrail’i Esad’ın devrilmesinden yararlanmaya çalışmakla suçlamasına neden oldu. Phillips, İsrail’in eylemlerinin “hükümeti zayıflatıp, sertlik yanlılarını cesaretlendirerek Suriye’yi istikrarsızlaştırabileceği” konusunda uyarıyor. Daher de, “Esad rejimi gittiğine göre ambargoların kaldırılması gerek. AB ve ABD’nin ekonomik gelişim ve insani yardımları sürdürmesi hatta artırması önemli” dedi. Phillips ayrıca, ambargoların kaldırılması karşılığında ABD ve AB’nin “yeni anayasa ve reformlar” gibi tavizler isteyebileceğini belirtti.