Türkiye, bugünkü kadar toplumsal ve ahlaki bir çürüme yaşamamıştı. Sonunda, yeni doğan bebeklerin hayatı üzerinden haksız kazanç elde eden bir çeteyi de gözler önüne serdik. Üstelik bu kişiler, hayatlarımızı emanet ettiğimiz ve ‘Hipokrat yemini’ eden sağlık çalışanları. Yolsuzluklar, usulsüzlükler, haksız kazançlar, nüfuz suistimalleri, kayırmalar, sözde avantajlı ihaleler, torpilli atamalar, rant sistemleri ve çıkar gruplarının oluşturduğu yapı… Her ne kadar her mesleğin, sağlık çalışanlarının büyük bir kısmını tenzih etsem de, bebeklerin hayatları üzerinden yapılan bu kazançlar asla mazur görülemez. 112 Acil Çağrı Merkezleri’nden, şehir hastanelerine ve özel hastanelere kadar uzanan bu çete, yeni doğan bebekleri daha fazla para kazanmak amacıyla ‘anlaşmalı’ hastanelere yönlendiriyor. Bebek sahiplerinden ve SGK’dan daha fazla gelir elde etmek için, bebekleri gereksiz yere hastanede uzun süre tutarak yoğun bakıma almaları durumu söz konusu. Ayrıca, ailelerden şantaj yapmaları da göz ardı edilemez. İnsan soyunun en değerli varlığı olan bebekler, böyle ticari bir mal haline getirildiğinde, bakımsızlıktan ve özensizlikten bir kısmı hayatını kaybetmiş durumda. Faillerden birinin korkunç konuşmaları medyaya yansıdı, bu durumu biliyorsunuzdur. 22’si tutuklu olmak üzere 47 şüpheli hakkında 494 sayfalık bir iddianame hazırlandı. Bu kişiler yargılanacak ayrıca yaklaşık 10 hastanenin ruhsatı iptal edildi.
AHLAKSAL KAHRAMANLAR
Bu korkunç cinayetleri ortaya çıkaran İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü Özel Hastaneler Denetim Birimi’nde görev yapan Dr. Malik Türkay Esin’i tebrik ediyorum. Gerekli hassasiyeti gösteren Sağlık Müdürlüğü ve hemen harekete geçen Emniyet teşkilatını da kutluyorum. Ahlaken çürümüş yapıların ve yozlaşmanın üzerine gidenleri, merhum Nurettin Topçu’nun ifadesiyle ‘ahlak kahramanları’ olarak saygıyla anıyorum. Çürümeye, yozlaşmaya dair hiçbir dönemde bu kadar belirgin bir tablo yoktu. Eğer başımız taş yağmuruna maruz kalmıyorsa, bunu bu ‘ahlak kahramanlarına’ borçluyuz. Düşünsenize, Türkiye, yolsuzluk algı indeksi açısından 2024 yılının başında 115. sıraya düştü! Uluslararası Şeffaflık Örgütü, Türkiye’nin ‘en fazla puan kaybeden’ ülkeler arasında yer aldığını açıkladı. (1 Ocak 2024) Açıkladı da ne oldu? ‘Çalıyorlarsa da çalışıyorlar’ düşüncesiyle uyuşmuş olan ahlaki hassasiyetimiz yine sessiz kaldı. Ne Meclis’te bir araştırma önergesi verildi ne de yolsuzlukla mücadelede gerekli yasalar için oylanacak bir teklif sunuldu. Medya da bu konuda kararlı bir duruş sergilemedi.
AHLAKİ DUYARSIZLIK
Türkiye’deki yolsuzluklarla etkin bir mücadele yapılmadığı gerçeği, Avrupa Birliği raporlarına yerleşmiş bir durum. ‘Vizesiz Avrupa’ için gereken şartlardan biri, Avrupa standartlarında bir yolsuzlukla mücadele kanununun çıkarılmasıydı. Yerine getirmediğimiz altı şarttan biri de budur; böyle bir kanunu hep birlikte hayata geçiremedik. Meclis’e gelmiş olmasına rağmen, ‘Siyasi Etik Kanunu’ yıllarca çeşitli komisyonlarda bekletildiği de biliniyor. Çok şükür ki toplumumuzun büyük çoğunluğu etik olarak sağlam bir yapıya sahiptir ancak bu uyuşukluk, denetimsizliğe ve cezasızlığa kapı aralıyor ve her türlü kötülüğe cesaret veriyor. Bizim kültürel yapımızda ‘denetim’ kavramı genellikle eski ‘teftiş’ anlayışıyla sınırlı kalmakta ve bu yeterince etkili olmamakta. Sayıştay gibi köklü bir kurumun raporları beklenen etkiyi yaratamıyor. Sivil toplum denetimi bu çağda büyük önem taşırken, Türkiye’deki sivil toplum yeterli olgunluğa ulaşamamış durumda. Medya haber vermediği sürece ve siyasiler gereken önlemleri almadığı sürece, ne yapılabilir? İşte bu yüzden yolsuzluk algı indeksini ahlaki bir kabullenişle sessizce dinleyip geçiyoruz.
AHLAKİ SİLKİNİŞ?
Siyasetin tavrı ve toplumla kurumların denetim işlevinin yetersizliği, bir de ‘toplumsal anomi’, kuralsızlık kültürü ve ahlaki değerlerin aşınmasıyla birleşince, karşılaştığımız çürüme manzarası ortaya çıkıyor. Yeni doğan çetesini açığa çıkaran ahlak kahramanlarına her alanda ihtiyacımız var. Ahlakı, hak ve hukuku, dürüstlüğü, insana saygıyı ‘dava’ haline getiren ahlak kahramanlarıyla bu çürümeye karşı koymalıyız. Denetimsizlik ve cezasızlık, nasıl kötü eylemlere cesaret veriyorsa; ahlaki bir silkinişle gerekli yasaların çıkarılması, denetim ve şeffaflığa önem verilmesi, ahlaki standartların yükseltilmesi için harekete geçilmesi de kötülükleri engeller. Meclis’te yıllardır bekleyen yasaların çıkarılması ve Sayıştay’ın denetim yetkisinin genişletilmesi için bir adım atılacak mı, merakla bekliyoruz. Bizim asıl varoluş sorunumuz ahlaki çürüme meselesidir.