Son zamanlarda yapılan araştırmalar Türkiye’de endişe verici bir eğilimin altını çiziyor; nüfusun yaklaşık yarısının aralıklı uykusuzluk nöbetleriyle boğuştuğunu, ancak sadece küçük bir kesimin, yani yaklaşık %5’inin tedavi için profesyonel yardıma başvurduğunu gösteriyor. Bu durum, bireyler arasında uyku bozukluklarının yaygınlığına ışık tutuyor. .
Özellikle yüksek stresli beyaz yakalı mesleklerde çalışan kişileri etkileyen yaygın bir sorun olan uykusuzluk, hem fiziksel sağlığı hem de zihinsel sağlığı önemli ölçüde etkileyebilir. Bu nedenle uzmanlar, genel sağlık ve yaşam kalitesine temel katkı sağlayan yeterli uyku ve uygun dinlenmenin büyük önemini vurguluyor.
18 Ocak’ta düzenlenen 59. Ulusal Nöroloji Kongresi’nde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Türk Nöroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Öztura, yetişkinler için önerilen uyku sürelerine değindi.
“Araştırmalar, yetişkinlerin hafta içi en az yedi buçuk saat, hafta sonları ise sekiz buçuk saate kadar uyumayı hedeflemesi gerektiğini gösteriyor. Çocuklar daha da uzun uyku sürelerine ihtiyaç duyuyor. Ancak bazı bireyler Yenilenmiş ve dinlenmiş hissederek uyanırlarsa, beş saat kadar kısa bir uykudan bile tatmin olabilirler” dedi.
Ayrıca yatmadan önce kitap okumak gibi sakinleştirici faaliyetlerde bulunmayı da önerdi. Alternatif olarak, sosyal medyada rahatlama bulanlara uykuya hazırlanmak için sarı ışıklı ekran filtreleri kullanmaları tavsiyesinde bulundu.
Öztura, uyku-uyanıklık döngüsünü düzenleyen önemli bir hormon olan melatoninin doğal üretimini bozabileceği için mavi ışığa maruz kalınmaması konusunda uyarıda bulundu. Çocuklar hariç bireylerin uykuya başlamakta zorlandığı durumlarda melatonin hormonu takviyesinin düşünülmesini önerdi.
Gece boyunca azalan güneş ışığına yanıt olarak doğal olarak salınan bir hormon olan melatonin, uykunun düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Mavi ışığa maruz kalmak melatonin üretimini engelleyerek uykuya dalmada zorluklara yol açabilir.
Bazı uyku bozuklukları yaşla birlikte azalma eğilimi gösterirken, uykusuzluğun çeşitli yaş gruplarında devam ettiği görülmektedir.
Türk Uyku Tıbbı Derneği’nin araştırmasına göre bireylerin yaklaşık yüzde 50’si zaman zaman uyku güçlüğü yaşıyor, yalnızca yüzde 5’i uykusuzluk için profesyonel müdahaleye başvuruyor.
0 ila 18 yaş arası çocukların yaklaşık %15’i uyurgezerlik, konuşma veya gece terörü gibi uykuyla ilgili sorunlar yaşamaktadır. Yetişkinlikte bu oran yüzde 3’e düşüyor ancak üniversite yılları ya da erken evlilik gibi önemli yaşam geçişlerinde artabiliyor.
Öztura, uykunun çocukların gelişim evrelerindeki kritik rolüne de dikkat çekti.
“Uyku süresi, çocukların vücutları dinlenirken ve uyku sırasında gelişimlerini tamamlarken büyümelerini önemli ölçüde etkiliyor. Hatta araştırmalar, çocuklarda geniz etinin alınmasının, daha iyi uykuya yardımcı olmanın matematik zekasını geliştirebileceğini öne sürüyor. Düzgün uyku, çocuğun zihinsel ve fiziksel gelişimini olumlu yönde etkilerken, uykusuzluk da tetikleyebilir. spesifik epilepsi türleri” diye ekledi.
Uzmanların gözlemleri, tüm yaş gruplarında yeterli uykuya olan hayati ihtiyacın altını çiziyor ve kaliteli uykunun çocukluktan yetişkinliğe kadar sağlık ve bilişsel gelişim üzerindeki derin etkisini vurguluyor.