Orijinal Başlık: Trump, ABD Seçimlerinde ‘Mavi Duvar’ı Nasıl Aştı?
Kaynak: Getty Images Yazar: Afşin Yurdakul Unvan: Gazeteci 10 dakika önce ABD’de 5 Kasım seçimleri Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ın ikinci kez başkanlığı kazanmasıyla sonuçlandı. Yarışın en rekabetçi geçmesi beklenen yedi eyalet arasında Pennsylvania en önde yer aldı. On dokuz seçici delegeye sahip bu eyalet, Michigan ve Wisconsin ile birlikte genellikle Demokratlara oy verdiğinden, bu üç eyalete “Mavi Duvar” denmektedir. 2024 seçimlerinde Trump’ın Mavi Duvar’ı aştığı ve hatta onu kırmızıya boyadığı iddia edilebilir. “Mavi” Demokratların, “kırmızı” ise Cumhuriyetçilerin rengidir. Pennsylvania, üniversite eğitimi almamış beyaz işçi sınıfının yoğun yaşadığı bir bölgedir. Son seçim kampanyası süresince hem Trump hem de rakibi Kamala Harris birçok kez bu eyaleti ziyaret etti. Her iki aday da eyalet genelindeki reklam bütçelerine milyonlarca dolar ayırdı. Pennsylvania’da siyasi reklam kuşaklarından bıkan seçmenlerin olduğu bile konuşuluyordu. Ancak, bu eyaletin Trump için özel bir anlamı vardı. Temmuz ayında Pennsylvania’nın Butler kentindeki mitinginde bir suikast girişimine uğrayan Trump, yüzündeki kanla yumruğunu havaya kaldırarak mücadele mesajı vermişti. Seçim zaferi sonrasında yaptığı konuşmada, “Tanrı’nın bir nedenle hayatını bağışladığını” ve bu sebebin “Amerika’yı eski ihtişamına geri döndürmek” olduğunu belirtti. Pennsylvania’da ölümle burunburuna gelmenin kendisi ve adaylığı açısından ne kadar önemli bir dönüm noktası olduğunu bu sözlerle ifade etti.
ABD’de ikinci kez başkan seçilen Donald Trump kimdir? Demokrat Parti’nin başkan adayı Kamala Harris kimdir? Seçmenlerin Ekonomiye Öncelik Vermesi Son altı seçimde Pennsylvania, tercihini Demokratlardan yana kullanmıştı. Trump, 2016 seçimlerinde rakibi Hillary Clinton’ı yenerek Pennsylvania’yı kazanmıştı. 2020’de ise Demokrat adayı Joe Biden’ın Pennsylvania’nın Scranton şehrinden olmasını lehine çeviren Biden, eyaleti %50.01 oyla tekrar kazanmıştı. Ancak 2024’te bu tablo değişerek yeniden kırmızı hale geldi. Burada en büyük soru, işçi sınıfının endişelerini nasıl olup da Democratik Parti’nin değil, Trump’ın anlamış olmasıdır. Pew Research verilerine göre, 2024’te ülke genelinde kayıtlı seçmenlerin %81’i ekonominin kendileri için “çok önemli” olduğunu belirtmektedir. Ülkenin diğer bölgelerinde olduğu gibi Pennsylvania’da da seçmenler, aday tercihlerinin ekonomi, enflasyon, demokrasi durumu, suç oranları ve sınır güvenliği gibi etkilerle şekillendiğini belirtiyorlardı. Pandemiden etkilenen ve ekonomik açıdan zorlayıcı ortamlarda yaşayan beyaz işçi sınıfı, kampanya boyunca Trump’ın odak noktasında yer aldı. Geleneksel olarak Demokrat Parti bu grubu kapsayıcı bir biçimde ele alırken, Harris’in adaylığına özgü bir algıdan da bahsedildi. Bu algıya göre Trump, üniversite eğitimi olmayan beyazlarla daha iyi bir bağlantı kurarken, Harris’in siyah ve Hispanik gruplara öncelik vereceği düşünülüyordu.
Seçim süresince yapılan çeşitli anketler Pennsylvania’da farklı etnik kimliklerin, sınıfsal algıların ve ekonomik endişelerin iç içe geçmiş olduğunu gösterdi. CBS News Poll ve YouGov’a göre, Pennsylvania’da üniversite eğitimi almayan beyazların yalnızca %27’si Harris’in kazanması durumunda işçi sınıfı için ekonomik fırsatların “iyileşeceğini” belirtirken, %49’u bunun daha kötü olacağını düşünüyordu. Trump kazanma durumunda işçi sınıfı için ekonomik fırsatların iyileşeceğini öngörenler %53, daha kötü olacağını söyleyenler de %32 olarak kaydedildi. Geriye kalan yüzde oranı ise durumun değişmeyeceğini belirtti. CNN’in sandık çıkış anketine göre, Pennsylvania’da ailesinin finansal durumunun dördüncü yıl öncesine göre daha iyi olduğunu ifade edenler %21, ekonomik şartlarının daha kötü olduğunu söyleyenlerin oranı ise %49’du. Durumun kötüleşeceğini belirtenlerin %83’ünün Trump’a, %16’sının Harris’e oy vereceği kaydedildi. Ekonomik durumu aynı kalanların ise %77’si Harris ve %23’ü Trump’ın yanındaydı. Bu tercihlerin, ekonomiyi de göz önünde bulundurunca, seçimin ana hikayesini ortaya koyduğu açık.
Pandemiden bu yana seçmenler arasında enflasyon başta olmak üzere ekonomik gidişata dair bir hoşnutsuzluk söz konusuydu. Harris, başkan yardımcısı sıfatı nedeniyle Biden yönetiminin ekonomi politikalarını açıkça eleştiremedi ve seçmeni anladığını gösterme konusunda zorluklar yaşadı. Yeni bir ekonomik hikaye sunmak için fazla vakti olmadı; bu da belki de onun en zayıf noktalarından biri oldu. Mavi Duvar’ın tamamını kaybetmesi nedeniyle şimdi eleştirilerin hedefi haline geldi. Bağımsız senatör Bernie Sanders’ın X’te paylaştığı mesaj bu hissi özetliyor: “İşçi sınıfını dışlayan bir Demokrat Parti’nin, işçi sınıfının onu terk etmesi beklenen bir durum değil. Demokrat liderliği, statükoyu korurken, Amerikan halkı öfkeli ve değişim talep ediyor.” Trump’ın Pennsylvania’daki mitinglerinde sık sık “Dört yıl öncesine göre şimdi daha mı iyi durumdasınız?” diye sormasının bir cevabı olduğu görülüyor.
Geleneksel olarak Demokrat Partiye oy veren siyah erkek seçmenlerden de Pennsylvania’da Trump’a oy gittiğine dair bilgiler mevcut. CNN sandık çıkış anketine göre, bu eyalette siyah erkeklerin %26’sı, siyah kadınların %3’ü Trump’a oy verdi. Trump’ın bir önceki seçim dönemine göre özellikle siyah erkekler arasında daha fazla destek aldığı gözlemleniyor: 2020’de siyah erkeklerin yüzde 10’u, siyah kadınların ise yüzde 4’ü ona oy vermişti. ABD’nin eski başkanı Barack Obama, siyah erkek seçmenlerin bu yönelişi nedeniyle Harris kampanyasına Pennsylvania’da destek vererek bir konuşma yaptı. Siyah erkeklerin, bir kadın adaya oy verme konusundaki tereddütlerini aşarak Harris’i desteklemeleri gerektiğini vurguladı.
Latin oyları ise homojen değil Pennsylvania’da sayıları 500 bini aşan ve giderek önem kazanan Latin Amerika kökenli seçmen hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar açısından kritik bir grup olma özelliği taşıyor. Latin seçmenlerin daha çok Demokrat Partiye yakın olduğu düşünülse de, bu grubun içindeki istekler ve bakış açıları çeşitlilik gösteriyor. Enflasyonu düşüreceğini, gıda maliyetlerini azaltacağını ve faturaları kısacağını vadeden Trump, Pennsylvania’da bu gruba hitap edebilmiş gibi görünüyor. Philadelphia Inquirer’ın haberine göre, eyaletin en büyük şehri Philadelphia’da Latino kökenli insanların yaşadığı bölgelerde Trump’a destek oranı yükselmiş. Trump, 2016’da bu bölgelerde yaklaşık %6 oy alırken, destek oranı şimdi %21.8’e ulaşmış durumda.
Bu eyaletteki Latin oylarının, Trump’ın New York mitinginde bir komedyenin sarf ettiği ayrımcı ifadelerden etkilenmiş olabileceği düşünülmüştü. Puerto Rico’nun yüzen çöp adasına benzetilmesine tepki gösterebilecekleri tahmin edilse de, Trump’ın kendisini koruduğu anlaşılıyor. Pennsylvania’da yaşayan Latin grupların, Trump’a ekonomik beklentilerin yanı sıra muhafazakâr aile değerleri ve göç sorunları çerçevesinde yöneldikleri biliniyor. Solun güçlü olduğu Latin Amerika ülkelerinden ABD’ye göç eden bireylerin arasında, ideolojik olarak Demokrat Partiye mesafeli olanlar da var.
Harris’in Pennsylvania’daki yenilgisinin sebepleri arasında başkan yardımcısı seçimlerinin etkileri de gündeme geliyor. Biden’ın yarıştan çekilmesinin ardından onun kampanyasını devralan Harris’in hem strateji oluşturmak hem de etkili bir yardımcı belirlemek için yeterince zamanı kalmadı. Kritik eyaletlerden biri olan Pennsylvania’nın popüler valisi Josh Shapiro’nun ismi geçsede, Harris onu tercih etmedi. Shapiro’nun İsrail ile olan bağları ve Washington’daki büyükelçilikteki geçmişi, Gazze’nin önemli bir kampanya gündemi haline gelmesi nedeniyle tercih edilmemesinde etkili olduğu iddia ediliyor.
Harris’in başkan yardımcısı adayı olarak, geçmişi ordu hizmetinde olan, eğitimci olan, aile değerlerini öne çıkaran ve daha muhafazakâr kırsal alanlarda destek toplayabilecek bir profil çizen Minnesota Valisi Tim Walz ile seçim yaptı. Demokratların bu önemli eyaleti kaybettikleri için bu seçim tercihinin ne derece doğru olduğu sorgulanıyor.
Trump’ın Pennsylvania zaferi ile birlikte kendisine destek verenlerden biri de teknoloji devi Elon Musk. Suikast girişiminden sonra Ekim ayında tekrar Butler’a dönen Trump, bu sefer sahneye “gerçekten muhteşem bir adam” ve “büyük bir centilmen” olarak tanıttığı Musk’ı da davet etti. Sahneye zıplayarak çıkan Musk, biraz yaramaz, biraz çılgın bir imaj sergiliyor fakat Trump’ın onun hakkında söyledikleri, kampanyasındaki rolünün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Trump, Musk’ın X platformunu satın alarak “ifade özgürlüğünü kurtardığını” ve “Amerikan astronotlarını uzaya gönderebilmemizin tek sebebinin onun roket şirketi olduğunu” belirtti. Ekonomik iyileşme ve istihdam fırsatları için Musk’ın önemini seçmene aktarmak istiyordu Trump. Musk’ın Vali Shapiro’yu arayarak Pennsylvania’ya yatırım yapmak istediğini belirtmesi de medyada geniş yer buldu.
Elon Musk, Trump’ın kampanyasına America PAC adlı siyasi eylem komitesi üzerinden milyonlarca dolarlık bağışlar yaptı. Seçmenleri harekete geçirmek amacıyla para dağıtma yöntemlerini denedi. Hatta kritik eyaletlerdeki kayıtlı seçmenlerin Trump’ı desteklemeleri için çekilişle her gün 1 milyon dolar vermeyi teklif etti. Ayrıca, anayasada ifade özgürlüğü ve silahlanmayı savunan dilekçeyi imzalayan Pennsylvania seçmenlerine 100 dolarlık vaatte bulundu. Trump’ın zaferi sonrası kabinede yer alıp almayacağı merak ediliyor; Musk’ın “hükümette verimliliği” sağlamak için bir çalışma yapabileceği şeklinde haberler de gündemde. Trump’a verdiği büyük maddi destek, seçmene sunduğu vaatler ve özellikle Pennsylvania için gösterdiği çaba, siyasi kampanyaların geleceği açısından da tartışma yaratacak.