Maalesef Türkiye’de yabancı düşmanlığı artıyor. Bu, kişinin ulusumuzun çıkarlarına, bağımsızlığına ve küresel etkisine sarsılmaz bağlılığı anlamında vatanseverlikle ilgili değildir. Bunun yerine sosyal medyada sıklıkla karşılaşılan, sözlü ya da fiziksel şiddet şeklinde kendini gösteren dışlayıcı bir tutumdan bahsediyoruz. Mevcut durum, sığınmacıların yanı sıra turistleri ve uluslararası öğrencileri de etkiliyor. Son zamanlarda Faslı bir turistin gözlerini yaşartan Arap karşıtı mesajların yayılmasıyla ilgili. Yabancı düşmanı söylemin yayılma hızı alarm zillerini çalıyor.
Muhalefetteki İyi Parti (İP), Zafer Partisi (ZP) ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), Mayıs 2023 seçimleri öncesinde Suriyeli sığınmacılar ve yasadışı göç üzerinden Türkiye’de yabancı düşmanlığını körüklediği bir sır değil. Muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı ve CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kampanyasını mülteci karşıtı duygular etrafında kurdu; bu da yaşam pahalılığının olumsuz yan etkilerini etkili bir şekilde tetikledi. Önümüzdeki yıl yapılacak belediye seçimlerinde de CHP ve diğerlerinin aynı taktiğe başvurması kuvvetle muhtemel görünüyor.
Son seçim yenilgisini düşünmekten kaçınan Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde gazetecilerle yaptığı sohbette şu ifadeleri kullandı: “Seçimi kimin kazandığını söyleyeyim. Seçimi Suriyeliler kazandı. Sığınmacılar seçimi kazandı. Sayılarını bile bilmiyoruz. Kilis’te şık saç kesimine sahip gençler var. Allah aşkına, onlar sığınmacı değiller. Afganlar da, Afganların Konya’da özel eğitim aldıklarını biliyorum.”
Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci ve ikinci turları arasında aşırı sağ söylemi benimseyen CHP Genel Başkanı, Türk halkını sadece “toplumsal patlamaya” ve “güvenlik tehditlerine” karşı uyarmakla kalmıyordu. Bunun yerine hükümete saldırmaya yönelik popülist ve dışlayıcı mesajı yayıyor. Muhalefet, genel nüfusun sığınmacılarla ilgili sorunlarını yabancı düşmanlığına çevirerek, söylemini aşırı sağ ZP’nin söylemiyle uyumlu hale getiriyor.
Ortak duruşa ihtiyaç var
Böyle bir çabanın hükümete mi yoksa muhalefete mi faydası olur diye sormadan, yabancı düşmanlığı konusunda farkındalık yaratmalıyız. Siyasiler arasında ve sivil toplum düzeyinde ortak bir duruşa ihtiyaç var. Yabancı düşmanlığının Türkiye’nin milli güvenliğine, iç huzuruna, demokrasisine, ekonomisine, turizm sektörüne, dış politikasına ve uluslararası itibarına ciddi zararlar vereceği açıktır. Ülkenin insani diplomasiye, dış yardıma ve yumuşak güce ayırdığı zamanı ve enerjiyi geri almakla tehdit ediyor.
Açıkçası Türkiye, coğrafi konumu, enerji ve lojistik merkezi olarak ortaya çıkışı, ticaret, turizm ve eğitim alanlarındaki girişimleri, aktif dış politikası ve farklı yaşam tarzlarının barış içinde bir arada yaşamasını kolaylaştırma yeteneği nedeniyle bölgedeki insanları cezbetmektedir. Bu nedenle pek çok kişi, çekiciliğinin dikkatli bir şekilde yönetilmesi gereken Türkiye’den geçmeyi veya burada yaşamayı tercih ediyor.
Ülkemiz bugün çok katmanlı bir sorunla karşı karşıyadır. Sığınmacı akınını ve yasa dışı göçü engellemek için atmamız gereken adımlar var. Suriye vatandaşlarının ülkelerine geri gönderilmesi ve kaçak göçmenlerin sınır dışı edilmesi konusunda da alınması gereken tedbirler var. Ancak başka konular da var: Türk üniversitelerinin daha fazla uluslararası öğrenci çekmesini sağlamak, ülkemizin turizm kapasitesini daha da genişletmek ve yabancı yatırımları çekmek. Özellikle uluslararası öğrenci sayısını (şu anda 300.000) ve ülkenin turizm gelirini (2022’de 46 milyar dolar) artırmamız gerekiyor.
Türkiye’nin yükselişinin ve dünyayla entegrasyonunun bir yan ürünü olan uluslararasılaşma ile coğrafyadan kaynaklanan yasadışı göçü birbirinden ayırmak çok önemli. Yabancı yatırımcıları, uluslararası öğrencileri veya turistleri “işgalci” olarak nitelendirmek ülkemizin geleceğine büyük zarar verir. Aynı zamanda yabancı istihbarat servislerinin Türkiye’nin ilgi odağı olmasını engelleme çabalarına karşı da uyanık olmamız gerekiyor.