Türkiye ve Mısır, ikili ilişkilerinin gelişiminde çok önemli bir tarihi noktada bulunuyor. Rekabet ve çatışmalarla geçen 12 yılın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyareti, Ankara-Kahire ilişkilerinde yeni bir sayfa açma potansiyeli taşıyor. Bu ziyaret, her iki ülkeye de çok sayıda ihtilaflı konuda yeni bir işbirliği ilişkileri modeli oluşturma fırsatı sunuyor. Daha da önemlisi, daha önce böyle bir işbirliğinin bulunmadığı savunma ve güvenlik alanlarında stratejik işbirliğinin başlangıcının habercisi olabilir. Kahire’deki ortak basın toplantısı öncesinde iki lider, her iki ülkenin ilişkilerini yeniden düzenlemeye hazır olduğunu gösteren Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantılarının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Ortak Bildiriyi imzaladı.
Türkiye-Mısır ilişkileri, son on yılda Orta Doğu’daki gelişmelerin en önemli etkilerinden biri oldu. Her iki ülke de bölgeye liderlik edecek potansiyele ve kapasiteye sahip. Ancak son on yıl, aralarındaki çatışmacı rekabetin hakimiyetinde geçti. Libya, Doğu Akdeniz ve Müslüman Kardeşler gibi konularda kendilerini sürekli olarak anlaşmazlığa düşmüş halde buldular; her biri Libya’daki rakip grupları destekliyor ve birbirlerine karşı dengeleyici koalisyonlar kurmaya çalışıyor. Bununla birlikte, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Afrika Boynuzu’nda her iki ülkeyi de tehdit eden ve ortak çıkarları yeniden alevlendiren yeni zorluklar ortaya çıktıkça, her iki taraf da ilişkilerinde yeni bir sayfa açmak adına on yıldır devam eden rekabeti bir kenara bırakmayı tercih etti. Son zamanlardaki yakınlaşmayı kolaylaştırmak için her iki taraf da anlaşmazlık alanlarını ayırmayı seçti ve yavaş yavaş çözüm bulmaya zaman tanıdı.
Normalleşmenin ardındaki nedenler her ülkeye göre farklılık gösteriyor. Mısır için, ortaya çıkan bölgesel çatışma dinamikleri, Etiyopya’nın yeni politika yönelimi, Rusya-Ukrayna çatışması ve ekonomik kriz artan tehditleri temsil ediyor. Mısır, ekonomik kaygıların ötesinde, Gazze’de devam eden saldırılar ve İsrail’in Gazzelileri Sina Yarımadası’na yerleştirme planları da dahil olmak üzere önemli jeopolitik risklerle karşı karşıya. Bu durum hem Filistin davasına hem de Mısır’ın ulusal güvenliğine büyük bir tehdit oluşturuyor. Mısır’ın diğer önemli endişeleri arasında Etiyopya’nın Nil Nehri üzerindeki Rönesans Barajı’nın su güvenliğine yönelik tehditleri, Sudan’daki iç çatışmalar ve Libya’da istikrarlı bir düzenin olmayışı yer alıyor.
Türkiye, ekonomik zorluklarla boğuşurken, politika değişiklikleriyle cari açığını azaltmaya ve döviz rezervlerini artırmaya çalışıyor. Normalleşmenin sunduğu fırsatlar aracılığıyla bölge ülkeleriyle olan siyasi sorunları çözmeyi ve ekonomik refahlarını artırmayı amaçlıyor. Özellikle ihracat odaklı büyüme ve kalkınma, ekonomik stratejisinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Türkiye, jeopolitik olarak Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı bir ittifakın oluşmasını engellemeyi ve bölgenin enerji kaynaklarından pay almayı hedefliyor. Mısır gibi Türkiye de yakın çevresindeki istikrarsızlıklardan, Ukrayna-Rusya savaşından ve İsrail’in Gazze’ye saldırılarından rahatsız. ABD ile İran ve onların vekillerinin oluşturduğu vekalet çatışmaları ve potansiyel tehditler, her iki ülke için de güvenlik riskleri yaratmaya devam ediyor. Sonuç olarak, ortak çıkarların yanı sıra, her iki ülkenin karşı karşıya olduğu kendine özgü sorunlar, bölgesel gelişmeler ve ortak zorluklar da işbirliğini zorunlu kılmaktadır.
Ortak gündem
Mısır ve Türkiye’nin dış politikaları incelendiğinde önemli örtüşmeler ortaya çıkıyor. Mısır dış politikasında Doğu Akdeniz, Arap coğrafyası ve Afrika’ya büyük önem veriliyor. Benzer şekilde, Türkiye’nin dış politikasının temel parametreleri de tek taraflı bir yaklaşımdan, İslam dünyası, Orta Doğu ve Afrika dahil olmak üzere Doğu ve Batı çıkarlarını dengeleyen bir paradigmaya doğru evrildi. Bu yakınlaşma, iki ülke arasında pozitif diplomasi yoluyla işbirliğinin temelini oluşturuyor.
Afrika’da her iki ülke, Mısır ile Etiyopya arasında Rönesans Barajı nedeniyle yaşanan su anlaşmazlığının çözümü için işbirliği yapabilir. Ayrıca Sudan’daki iç çatışmanın sona erdirilmesi ve ülkenin siyasi istikrarının sağlanması için ortaklaşa çalışabilirler. Özellikle Libya meselesi Kuzey Afrika’da önemli bir tartışma konusu oldu. Ancak göreceli barışın sağlanmasıyla birlikte Türkiye ve Mısır’ın Libya siyasetinde yakın işbirliği yapma potansiyeli var. Her iki ülkenin Afrika ile ilişkilerinde ekonomik çıkarlar da önemli rol oynuyor; kıtada Türk ve Mısır yatırımları önemli rakamlara ulaşıyor.
Doğu Akdeniz bağlamında deniz yetki alanlarının ve sınırlarının belirlenmesi ile enerji kaynaklarının kullanılması kritik konulardır. Geçmişteki gerilimlere rağmen işbirlikçi bir yaklaşım bölgeyi istikrara kavuşturabilir ve ortak enerji girişimleri fırsatlarını artırabilir. Gerilimlere rağmen Mısır bazı konularda temkinli bir yaklaşım sergileyerek diyalog yollarını açık tutuyor.
Türkiye ile Mısır arasındaki potansiyel ortak politika alanlarından biri de Filistin meselesidir. Her iki ülke de Gazze’de derhal ateşkes sağlanmasını savunuyor ve iki devletli çözümü destekliyor, ikili ilişkilerin geliştirilmesinin önemini vurguluyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sissi arasındaki görüşmelerde Gazze’de ateşkes ve iki devletli çözüm arayışı öne çıkan konulardı.
İki ülke arasında bir diğer ortak gündem ise ekonomik boyut olarak karşımıza çıkıyor. Geçtiğimiz on yıldaki siyasi gerilimlere rağmen ekonomik ve ticari alışverişler kesintisiz olarak devam etti. İlişkilerin 2020’den bu yana normalleşmesi bu ekonomik bağları daha da güçlendirdi. 2022 yılında iki ülke arasındaki ticaret yüzde 14 arttı, Mısır’daki Türk yatırımları yüzde 30,3 arttı, Mısır’ın Türkiye’ye ihracatı ise yüzde 32,3 arttı. Ayrıca Mısır’daki Türk yatırımları istikrarlı bir şekilde devam ederken, Türk firmaları farklı sektörlerdeki 790 şirkete toplam 2,5 milyar dolar (76,87 milyar TL) tutarında önemli katkı sağladı. Bu mali anlaşmalar, ikili ticaret ve ekonomik işbirliğini geliştirmeye yönelik stratejik bir dönüm noktasına işaret ediyor; her iki ülke de önümüzdeki yıllarda ticaret hacimlerini önemli ölçüde artırmaya kararlı.
İşbirliğine dayalı güvenlik gündemi
Devlet egemenliğinin zayıflaması, bölge ülkeleri arasındaki silahlanma yarışı ve vekalet savaşlarının yaygınlaşmasıyla karakterize edilen Orta Doğu’da istikrarlı bir güvenlik mimarisinin oluşturulması hem Türkiye hem de Mısır açısından kritik önem taşıyor. Potansiyel güvenlik işbirliği alanlarından biri de özellikle savunma sanayinde askeri işbirliğidir. Her iki ülke de Orta Doğu’nun savunma sanayisinde önemli oyunculardır ve Mısır, Türkiye’nin askeri teknolojideki ilerlemelerinden faydalanmayı amaçlamaktadır. Silah kaynaklarının çeşitlendirilmesi Mısır için kilit bir stratejidir ve Mısır’ın Türk insansız hava araçlarına olan ilgisi iki ülke arasındaki savunma işbirliğini geliştirebilir. Türkiye ile Mısır arasındaki drone anlaşmasının, savunmanın çok ötesine uzanan, karşılıklı ekonomik ve stratejik çıkarları artırma sözü veren daha geniş bir iş birliğini harekete geçirmesi bekleniyor. Bu işbirliği, kapsamlı bir ortaklığı teşvik edecek, çeşitli sektörlerde ilerlemeyi kolaylaştıracak ve iki ülke arasındaki ikili bağları güçlendirecek.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır ziyareti, iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin gelişiminde tarihi bir dönüm noktasını temsil ediyor. Bu ziyaret, stratejik olarak çekişme alanlarını gelecekteki tartışmalara ertelerken, karşılıklı anlaşma alanlarında işbirliğini merkeze alan bir yaklaşımın temel ilkesini oluşturuyor. Sonuç olarak Erdoğan’ın Kahire ziyareti, daha önce tartışmalı konularda önemli ilerlemeler kaydedilebileceğine işaret ediyor. Ancak iki ülkenin işbirlikçi bir güvenlik stratejisi uygulama kapasitesi bölgesel gelişmelerin gidişatıyla yakından bağlantılı görünüyor.