Türkiye ile Suriye arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması süreci hız kesmeden devam ediyor. Ancak şu anda bu süreci detaylı bir şekilde analiz etmek için yeterli bilgiye sahip değiliz. Ne Türk ne de Suriye hükümetleri bu çabanın yol haritası hakkında net sinyaller vermedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beşşar Esad ile görüşmeler için yeşil ışık yakmış gibi görünüyor ve Beşşar Esad da görüşmeye hazır olduğunu ifade etti. Ulusal Güvenlik Konseyi (MGK) ayrıca Türkiye’nin Suriye’deki tüm tarafları içeren gerçek bir kamu mutabakatına varma çabalarını kalıcı bir çözüm bulmak için desteklemeye devam edeceğini söyledi.
Bu arada Rusya, iki lideri birleştirmek için aktif olarak diplomasi yürütüyor ve 2024’ün sonundan önce bir görüşmenin gerçekleşebileceğini öne süren açıklamalar yapıyor. Özellikle, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yakın zamanda Esad’ı Moskova’da ağırlaması, Türkiye-Suriye diplomatik temaslarını hızlandırmaya yönelik bir adım olabilir. Türk diplomasisi de bu konuda gayretle çalışıyor. Türk devlet bürokrasisi, özellikle mültecilerin geri dönüşü ve terörle mücadeleye odaklanarak ayrıntılı ve kapsamlı bir yol haritası geliştirme çabalarını yoğunlaştırdı.
Şu ana kadar yaşanan süreç bağlamında;
- Türk hükümeti Suriye sorununu bir kerede ve herkes için çözmeye çalışmayacak. Başka bir deyişle, Ankara’da hiç kimse Suriye sorununa “genel bir çözüm” tartışmıyor veya üzerinde çalışmıyor.
- Diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi adım adım ilerleyecek ve zaman alacaktır.
- Süreç öncelikle Ankara ve Şam’ın güven arttırıcı mekanizmalar ve ilkeler üzerinde anlaşmaya varmasının ardından ilerleyecek.
- Türkiye’nin öncelikleri, mültecilerin geri dönüşü konusunda bir mutabakat zemini bulmak ve terörle mücadelede somut adımlar atmak.
- Ankara, Suriye muhalefetini diplomatik sürecin yönetimine dahil edecek.
- Ankara, kritik konularda kaydedilen ilerlemeye göre süreci yürütecek. Suriye rejimi süreci kendi çıkarlarını maksimize etmek veya zaman kazanmak için araçsallaştırırsa, Ankara bunu yeniden değerlendirecek.
Yukarıdaki bilgiler ışığında, Türkiye ile Suriye arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasının en önemli yönlerinden birinin zaman yönetimi olduğu açıktır. Eldeki konularda erken bir çözüme ulaşmak kolay olmayacaktır. Suriyeli mülteciler konusu özellikle kritik olarak öne çıkmaktadır.
Geriye dönüp bakıldığında, Türkiye’deki yaklaşık 600.000 Suriyeli mülteci, Suriye’nin kuzeyindeki güvenli bölgelere geri döndü. Ancak, yeni bir geri dönüş sürecini başlatmak için Ankara ve Şam arasında bir çerçeve anlaşması gerekecek. Bu bağlamda, geri dönüşün birincil koşulu, Esad rejiminin geri dönenlere güvenlik ve siyasi garantiler sağlamasıdır.
Son örnekler, Esad yönetiminin geri dönüşü kolaylaştırmaktan ziyade engelleyen uygulamalar uyguladığını gösteriyor. İşkence, hapis ve sert sorgulamalar, Esad rejiminin geri dönenlere karşı kullandığı yöntemler arasında yer alıyor ve bu da sağlam güvenlik ve siyasi garantilere olan ihtiyacı daha da acil hale getiriyor.
Bir diğer önemli nokta ise sığınmacıların çoğunun kendi memleketlerine dönmek istemesidir. Ancak rejim kontrolündeki çoğu bölgede son on yılda önemli değişiklikler yaşandı ve ayrılanların malları artık başkaları tarafından kullanılıyor. Bu durum özellikle Halep, İdlib, Hama, Rakka, Haseke ve Humus’ta geçerlidir.
Kuzey Suriye’deki mültecileri yeniden yerleştirmek, süreç yönetiminin en zorlu yönlerinden biridir. Bu bölgelerde mültecileri yeniden yerleştirmede ciddi zorluklar vardır ve bu da geri dönme isteklerini azaltır. Daha da önemlisi, Suriyeliler terk ettikleri topraklara geri dönmek istiyor. Halep’ten biri Halep’e geri dönmek istiyor. Bu nedenle, Esad yönetiminin politikaları daha belirleyici olacaktır.
Yeniden yerleştirme sorunu, geri dönüş sürecini yönetmenin karmaşıklığını vurgulamaktadır. Mülkiyet mülkiyetindeki değişiklikler ve birçok bölgedeki altyapı ve hizmet eksikliği zorlukları daha da kötüleştirmektedir. Esad rejimi, mülkiyet anlaşmazlıklarını çözmek ve güvenlik ve temel hizmetleri sağlamak da dahil olmak üzere başarılı bir geri dönüş için elverişli koşullar yaratmalıdır. Bu önlemler olmadan, mültecilerin geri dönme isteği düşük kalacak ve genel süreç önemli engellerle karşılaşacaktır.
Mültecilerin geri dönüşünü yönetmede bir diğer kritik konu da Türkiye’dekilerin ‘normalleşme’ süreciyle ilgili endişeleridir. Ankara, bu konuyu ele almak için durumu daha iyi yönetmek üzere kapsamlı bir yol haritası geliştiriyor. Birincil hedef, mültecilerin geri dönmesini sağlayacak güvenlik, siyasi ve ekonomik koşulları yaratmaktır.
Türkiye’de büyüyen göçmen karşıtı duyguyu ve toplumsal tepkileri yönetmek, sürecin kendisi kadar önemlidir. Bu bağlamda, Türk hükümetinin Türkiye’deki Suriye halkını ikna etmek ve güvence altına almak için yeni bir iletişim stratejisi benimsemesi hayati önem taşımaktadır. Hükümetin bu konuda yeni bir adım atması ve çok taraflı bir süreç oluşturması bekleniyor.
Türkiye’deki Suriyelileri dışlayan bir diplomatik angajman, hem Türkiye’de hem de güvenli bölgelerde Türk hükümetine olan güvenlerini azaltabilir ve potansiyel olarak sürecin başarısız olmasına neden olabilir. Bu nedenle, Türkiye’deki Suriyeli mültecileri sürece dahil etmek, güvenlerini ve iş birliklerini sağlamak için esastır ve nihayetinde genel planın başarısına katkıda bulunur.
Sürecin bir diğer önemli yönü de Suriye muhalefetinin rolü. Hem süreci destekleyen hem de karşı çıkan askeri gruplar var. Güvenlik açısından bakıldığında, Türk hükümetinin askeri muhalefetle dikkatli bir şekilde koordine olması hayati önem taşıyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Suriye muhalefetini yalnız bırakmayacağız” açıklaması bu hedefi yansıtıyor.
Kuzey Suriye’deki güvenlik sektörünün yeniden değerlendirilmesi ve siyasi ve yerel yönetim süreçlerinin gözden geçirilmesi, yol haritasının düzgün bir şekilde işlemesi için hayati önem taşımaktadır. Türk hükümetinin bu konuyu dikkate alan bir yol haritası formüle etmesi beklenmektedir.
Terörle mücadele ve sürdürülebilir ve istikrarlı bir güvenlik ortamının oluşturulması Ankara-Şam görüşmelerini kolaylaştırabilir. Tersine, bu yönlerin yönetilememesi, özellikle askeri muhalefet arasında ayrışmaya neden olabilir ve süreci karmaşıklaştırabilir.
Suriye muhalefetiyle etkili koordinasyon, onların desteğini sağlamak ve parçalanmayı önlemek için elzemdir. Türk hükümeti, birleşik bir cepheyi sürdürmek için hem destekleyici hem de karşıt grupların endişelerini ve ihtiyaçlarını ele almalıdır. Bunu yaparak Ankara, Şam ile müzakerelerdeki konumunu güçlendirebilir ve başarılı bir diplomatik angajman olasılığını artırabilir.
Ankara şu anda yol haritasının detayları üzerinde çalışıyor. Gerçek süreç muhtemelen Erdoğan ve Esad arasındaki görüşmelerin ardından başlayacak. Tüm tarafları içeren ve beklentileri çok yükseltmeden tasarlanan dikkatli bir müzakere süreci Suriye’de yeni bir dönemin ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu nedenle müzakerelerin kapsayıcı ve gerçekçi olmasını sağlamak hayati önem taşıyor. Beklentileri yöneterek ve tüm ilgili paydaşları dahil ederek Ankara daha sürdürülebilir ve etkili bir diplomatik etkileşimi teşvik edebilir.