Güneydoğu Türkiye’deki bir bodrum katının kapısından, ülkenin en büyüğü olabilecek, MÖ 9. yüzyıla dayanan devasa bir yeraltı şehri görünüyor.
Arkeologlar, 2020 yılında Suriye sınırına yakın Midyat’ta ev mahzenlerinde yapılan kazıda geniş bir mağara labirentinin keşfedilmesinin ardından “neredeyse şans eseri” şehrin altındaki şehre rastladılar.
İşçiler, kayadan oyulmuş 120 metrelik (129 metre) tünelle birbirine bağlanan 50’den fazla yeraltı odasını temizledi.
Ancak bu, sitenin tahmini 900.000 metrekarelik alanının yalnızca bir kısmıdır ve bu da onu Türkiye’nin güney Anadolu bölgesindeki en büyük yeraltı şehri yapacaktır. Kazıyı denetleyen Midyat koruma müdürü Mervan Yavuz, “Belki de dünyanın en büyüğü” dedi.
Yavuz, “İnsanlar iklimden, düşmanlardan, yırtıcı hayvanlardan ve hastalıklardan korunmak için bu mağaralara sığınıyor ve oraları adeta bir şehre dönüştürüyorlar” dedi.
Sanat tarihçisi, şehrin antik kökenlerini MÖ 883-859 yılları arasında Neo-Asur İmparatorluğu’nu yöneten Kral II. Asurnasirpal’in saltanatına kadar takip ediyor.
MÖ 7. yüzyılda en güçlü dönemini yaşayan imparatorluk, doğuda Körfez’den batıda Mısır’a kadar uzanıyordu.
O dönemde Matiate olarak anılan şehrin orijinal girişi, insanların diz çöküp dairesel bir açıklıktan geçmeleri gerekiyordu.
Midyat Belediyesi’ne ilk kez yeraltındaki benzerinin varlığını haber veren giriş bu olmuştur.
Yavuz, mağaranın karanlığında yürürken, “Aslında varlığından şüpheleniyorduk” diye anlattı.
“1970’lerde zemin çöktü ve bir inşaat makinesi düştü. Ama o zamanlar daha fazlasını bulmaya çalışmadık, sadece güçlendirdik ve deliği kapattık.”
Yeraltında bir saklanma yeri
Mağara şehrinin bulunduğu bölge, bir zamanlar dünyanın en eski medeniyetlerinin beşiği olarak kabul edilen Mezopotamya olarak biliniyordu.
Bu topraklardan birçok büyük imparatorluk geçmiş veya fethetmiş, bu da Matiate çevresinde yaşayanların yeraltına sığınmalarına sebep olmuş olabilir.
Yakındaki Mardin Üniversitesi’nden tarihçi Ekrem Akman, “Arapların gelişinden önce bu topraklar Asurlular, Persler, Romalılar ve daha sonra Bizanslılar tarafından şiddetli bir şekilde tartışılıyordu” dedi.
Yavuz, “Hatay bölgesinde yaşayan ve Roma İmparatorluğu’nun zulmünden kaçan Hıristiyanlar, onların saldırılarından korunmak için dağlarda manastırlar inşa ettiler” dedi.
Yahudilerin ve Hristiyanların Matiate’yi, o dönem yasak olan dinlerini yeraltında yaşamak için bir saklanma yeri olarak kullanmış olabileceğinden şüpheleniyor.
Duvarları süsleyen anlaşılmaz stilize oymalara -bir at, sekiz köşeli bir yıldız, bir el, ağaçlar- ve bir odanın zeminindeki, kutlamalar veya kurbanlar için kullanılmış olabilecek taş levhaya işaret etti.
Kentin uzun süreli işgali nedeniyle, buradaki hangi yapının hangi döneme veya gruba ait olduğunu kesin olarak belirlemenin “zor” olduğunu söyledi.
Yavuz, “Ancak, putperestler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar, tüm bu inananlar Matiate yeraltı şehrine katkıda bulundu” dedi.
Yüzyıllarca süren istilalar
Mağaranın küratörü Gani Tarkan, yüzyıllar süren istila tehdidinin geçmesine rağmen mağaraların kullanılmaya devam ettiğini söyledi.
Mardin Müzesi’nde müdür olarak çalışıyordu. Müzede mağaralardan çıkarılan ev eşyaları, bronz eserler ve çanak çömlekler sergileniyordu.
Tarkan, “İnsanlar burayı yaşam alanı olarak kullanmaya devam etti” dedi.
“Bazı odalar yeraltı mezarı, bazıları da depolama alanı olarak kullanılıyordu” diye ekledi.
Kazı başkanı Yavuz, karanlık ve serin havada, göz kamaştırıcı güneş ışığından uzakta, şarap dolu amfora kaplarının tutulması için kazılan bir dizi yuvarlak deliğe işaret etti.
Mardin yöresindeki Ortodoks Hristiyan cemaati, eski şarap üretim geleneğini bugün de sürdürüyor.
Türkiye aynı zamanda ülkenin merkezinde bulunan Kapadokya bölgesindeki antik mağara köyleriyle de ünlüdür.
Ancak Kapadokya’daki yeraltı şehirleri odaların dikey olarak üst üste istiflenmesiyle inşa edilirken, Matiate’nin yatay olarak yayıldığını anlatan Tarkan, şöyle konuştu:
Çalışmaları finanse eden Midyat Belediyesi, alan halka açılana kadar kazı çalışmalarını sürdürmeyi planlıyor.
Sitenin popüler bir turistik çekim merkezi haline gelmesi ve 120 bin nüfuslu şehre ziyaretçi çekmesi bekleniyor.
Güneydoğu Türkiye’deki bir bodrum katının kapısından, ülkenin en büyüğü olabilecek, MÖ 9. yüzyıla dayanan devasa bir yeraltı şehri görünüyor.
Arkeologlar, 2020 yılında Suriye sınırına yakın Midyat’ta ev mahzenlerinde yapılan kazıda geniş bir mağara labirentinin keşfedilmesinin ardından “neredeyse şans eseri” şehrin altındaki şehre rastladılar.
İşçiler, kayadan oyulmuş 120 metrelik (129 metre) tünelle birbirine bağlanan 50’den fazla yeraltı odasını temizledi.
Ancak bu, sitenin tahmini 900.000 metrekarelik alanının yalnızca bir kısmıdır ve bu da onu Türkiye’nin güney Anadolu bölgesindeki en büyük yeraltı şehri yapacaktır. Kazıyı denetleyen Midyat koruma müdürü Mervan Yavuz, “Belki de dünyanın en büyüğü” dedi.
Yavuz, “İnsanlar iklimden, düşmanlardan, yırtıcı hayvanlardan ve hastalıklardan korunmak için bu mağaralara sığınıyor ve oraları adeta bir şehre dönüştürüyorlar” dedi.
Sanat tarihçisi, şehrin antik kökenlerini MÖ 883-859 yılları arasında Neo-Asur İmparatorluğu’nu yöneten Kral II. Asurnasirpal’in saltanatına kadar takip ediyor.
MÖ 7. yüzyılda en güçlü dönemini yaşayan imparatorluk, doğuda Körfez’den batıda Mısır’a kadar uzanıyordu.
O dönemde Matiate olarak anılan şehrin orijinal girişi, insanların diz çöküp dairesel bir açıklıktan geçmeleri gerekiyordu.
Midyat Belediyesi’ne ilk kez yeraltındaki benzerinin varlığını haber veren giriş bu olmuştur.
Yavuz, mağaranın karanlığında yürürken, “Aslında varlığından şüpheleniyorduk” diye anlattı.
“1970’lerde zemin çöktü ve bir inşaat makinesi düştü. Ama o zamanlar daha fazlasını bulmaya çalışmadık, sadece güçlendirdik ve deliği kapattık.”
Yeraltında bir saklanma yeri
Mağara şehrinin bulunduğu bölge, bir zamanlar dünyanın en eski medeniyetlerinin beşiği olarak kabul edilen Mezopotamya olarak biliniyordu.
Bu topraklardan birçok büyük imparatorluk geçmiş veya fethetmiş, bu da Matiate çevresinde yaşayanların yeraltına sığınmalarına sebep olmuş olabilir.
Yakındaki Mardin Üniversitesi’nden tarihçi Ekrem Akman, “Arapların gelişinden önce bu topraklar Asurlular, Persler, Romalılar ve daha sonra Bizanslılar tarafından şiddetli bir şekilde tartışılıyordu” dedi.
Yavuz, “Hatay bölgesinde yaşayan ve Roma İmparatorluğu’nun zulmünden kaçan Hıristiyanlar, onların saldırılarından korunmak için dağlarda manastırlar inşa ettiler” dedi.
Yahudilerin ve Hristiyanların Matiate’yi, o dönem yasak olan dinlerini yeraltında yaşamak için bir saklanma yeri olarak kullanmış olabileceğinden şüpheleniyor.
Duvarları süsleyen anlaşılmaz stilize oymalara -bir at, sekiz köşeli bir yıldız, bir el, ağaçlar- ve bir odanın zeminindeki, kutlamalar veya kurbanlar için kullanılmış olabilecek taş levhaya işaret etti.
Kentin uzun süreli işgali nedeniyle, buradaki hangi yapının hangi döneme veya gruba ait olduğunu kesin olarak belirlemenin “zor” olduğunu söyledi.
Yavuz, “Ancak, putperestler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar, tüm bu inananlar Matiate yeraltı şehrine katkıda bulundu” dedi.
Yüzyıllarca süren istilalar
Mağaranın küratörü Gani Tarkan, yüzyıllar süren istila tehdidinin geçmesine rağmen mağaraların kullanılmaya devam ettiğini söyledi.
Mardin Müzesi’nde müdür olarak çalışıyordu. Müzede mağaralardan çıkarılan ev eşyaları, bronz eserler ve çanak çömlekler sergileniyordu.
Tarkan, “İnsanlar burayı yaşam alanı olarak kullanmaya devam etti” dedi.
“Bazı odalar yeraltı mezarı, bazıları da depolama alanı olarak kullanılıyordu” diye ekledi.
Kazı başkanı Yavuz, karanlık ve serin havada, göz kamaştırıcı güneş ışığından uzakta, şarap dolu amfora kaplarının tutulması için kazılan bir dizi yuvarlak deliğe işaret etti.
Mardin yöresindeki Ortodoks Hristiyan cemaati, eski şarap üretim geleneğini bugün de sürdürüyor.
Türkiye aynı zamanda ülkenin merkezinde bulunan Kapadokya bölgesindeki antik mağara köyleriyle de ünlüdür.
Ancak Kapadokya’daki yeraltı şehirleri odaların dikey olarak üst üste istiflenmesiyle inşa edilirken, Matiate’nin yatay olarak yayıldığını anlatan Tarkan, şöyle konuştu:
Çalışmaları finanse eden Midyat Belediyesi, alan halka açılana kadar kazı çalışmalarını sürdürmeyi planlıyor.
Sitenin popüler bir turistik çekim merkezi haline gelmesi ve 120 bin nüfuslu şehre ziyaretçi çekmesi bekleniyor.