Başlık: Türkiye, NATO ve AB Arasındaki Stratejik Ortaklık Üzerine Etkiler
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, 29 Ekim’deki buluşmalarında iki kuruluş arasında güçlü ve stratejik bir ortaklık oluşturulması konusunda anlaştıklarını duyurdular. Yeni oluşturulan üst düzey görev gücünün önümüzdeki haftalarda ilk toplantısını yapacağı ifade edildi. Türkiye, genellikle NATO ve Avrupa Birliği (AB) arasında işbirliğine karşı bir tutum sergilemese de, AB üyesi olmayan müttefiklerin AB’nin savunma girişimlerine tam katılımının sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye, 2003 yılında iki kurum arasında sağlanan anlaşmaların işbirliğine katkı sağlaması gerektiğini ve Avrupa-Atlantik savunmasında NATO’nun öncü, AB’nin tamamlayıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini belirtiyor. Öte yandan, AB, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin NATO programlarına katılmasının Türkiye tarafından engellenmesinin bu işbirliği açısından bir sorun yarattığını ifade ediyor. NATO Genel Sekreteri Rutte, 1 Ekim’de görevi devraldıktan sonra, Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen ile Brüksel’deki ilk görüşmesini 29 Ekim’de gerçekleştirdi.
Görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada, NATO-AB ilişkilerinin daha da yakınlaştırılması ve stratejik ortaklık seviyesine çıkarılması konusunda mutabık kalındığı belirtildi. İki lider, dünyanın giderek daha tehlikeli bir hale geldiğini ve NATO-AB ortaklığının barış, özgürlük ve refahın korunması açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Rutte ve Leyen, Ukrayna’daki savaşın Avrupa’nın barış ve güvenliğine bir tehdit oluşturduğunu ve özellikle Kuzey Kore askerlerinin Rusya tarafından bölgeye gönderilmesinin durumu daha da riskli hale getirdiğini ifade ettiler. Ayrıca, iki liderin otoriter rejimlerin artan agresif davranışlarıyla ilgili sorunları da ele aldıkları belirtildi: “Evrilen tehditler ve zorluklara karşı Rutte ve von der Leyen, mevcut NATO-AB işbirliğini güçlendirmek için yeni bir üst düzey görev gücü oluşturma konusunda anlaştılar.” Görev gücünün ilk toplantısının önümüzdeki haftalarda yapılacağı açıklandı.
İki kurum arasında 2000’lerin başından bu yana süregelen bir işbirliği mevcut. Ancak özellikle Ukrayna savaşından sonra bu ortaklığın derinleştirilmesi Brüksel’de bir gereklilik olarak kabul edildi. Mevcut NATO-AB işbirliği, savunma kapasitelerinin artırılması, askeri hareketlilik, hibrit ve siber tehditler, terörizmle mücadele ve insan ticaretinin önlenmesi gibi konuları kapsamaktadır.
Diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin NATO-AB işbirliğinin sağlanmasına ilişkin mevcut parametrelerin uygulanmasını istediğini belirtiyor. Türkiye, NATO’nun önemli bir üyesi olarak ve güney kanadının savunmasında kritik bir konumda bulunarak, NATO-AB işbirliğine karşı bir tutum sergilememektedir. Diplomatik kaynaklar, Ukrayna savaşı gibi gelişmeler nedeniyle güvenlik ortamının büyük ölçüde değiştiğini ve bunun NATO-AB işbirliğini daha da önemli hale getirdiğini ifade ediyor. NATO’nun 32 üyesinden 23’ü aynı zamanda AB üyesidir. Avrupa’da, AB üyesi olmayan ülkeler arasında Türkiye, İngiltere, Norveç, Arnavutluk, Karadağ, Kuzey Makedonya ve İzlanda bulunmaktadır.
Diplomatik kaynaklar, NATO-AB işbirliğinin istenilen şekilde oluşması için temel parametrelerin gerekliliğine dikkat çekiyor. Bu noktada, 2003 yılında imzalanan “Berlin Plus” anlaşmalarının önemli olduğu vurgulanmakta. Berlin Plus anlaşmaları, NATO unsurları ve kabiliyetlerinin AB tarafından yürütülecek operasyonlarda nasıl kullanılacağına dair prosedürleri belirlemektedir. Ancak NATO-AB işbirliğinin önündeki en büyük engel, Türkiye’nin 2004 yılında AB’ye tam üye olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaması ve Kıbrıs’ın NATO operasyonlarına katılımını engellemesidir.
Türkiye, NATO-AB işbirliğinde dikkat ettiği bir diğer nokta ise, NATO’nun öncü, AB’nin tamamlayıcı bir rol üstlenmesidir. AB’nin zaman zaman bu rolün dışına çıktığının ve NATO ile farklı pozisyonlar sergilediğinin altını çizen kaynaklar, bu tür tutumların güvenlik alanındaki işbirliğini zayıflattığını belirtiyorlar. Türk diplomatik kaynaklar, AB’nin üyesi olmayan müttefiklere daha fazla kapı açması ve AB bünyesindeki savunma ile ilgili kurum ve operasyonlara tam olarak katılımın sağlanmasının gerektiğini ifade ediyorlar. Bu ilkenin, NATO’nun Stratejik Konsept belgesinin yanı sıra en son Temmuz 2024’te yapılan Washington Zirvesi sonuç bildirgesinde de kayda geçtiği hatırlatılıyor. Ancak AB’nin bu ülkelere karşı dışlayıcı tavrının devam ettiğini vurgulayan kaynaklar, NATO-AB işbirliğinin tam olarak hayata geçebilmesi için bu engellerin kaldırılması gerektiğini ifade ediyor. AB, tam üye adayı olmasına rağmen Türkiye’yi Avrupa Savunma Ajansı ve onun kapsamındaki programlara dahil etmemektedir. AB’nin dış politika ve güvenlik yüksek temsilcisi Josep Borrell, NATO-AB işbirliğinin önündeki engelin Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin NATO bünyesindeki programlara katılmasına izin vermemesi olduğunu açıklamıştır. Borrell, geçtiğimiz yıl Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğine dair hazırladığı raporda, Türkiye’nin AB’nin Bosna’da yürüttüğü ALTHEA operasyonuna en fazla katkı sağlayan ülkelerden biri olduğunu da belirtmiştir.