Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) başsavcısı Karim Khan, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında, yedi aylık savaş sırasındaki eylemleriyle ilgili olarak tutuklama emri çıkarılması için başvuruda bulundu. Başsavcı, Gazze’de 7 Ekim’den bu yana işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçların takibinde cezai sorumluluk taşıdıklarına inanmak için makul gerekçeler olduğuna dikkat çekti: savaş suçu olarak bir savaş yöntemi olarak sivillerin aç bırakılması; kasten büyük acıya veya vücuda veya sağlığa ciddi zarar verilmesine neden olmak; kasten öldürme veya cinayetin savaş suçu sayılması; Savaş suçu olarak sivil nüfusa yönelik saldırıları kasıtlı olarak yönlendirmek; açlıktan kaynaklanan ölümler de dahil olmak üzere, insanlığa karşı suç olarak imha ve/veya cinayet; zulmü insanlığa karşı suç, diğer insanlık dışı eylemleri ise insanlığa karşı suç sayıyoruz.
Bu, dünya hegemonlarının İsrail ve yetkililerinin uluslararası hukuk ilkelerinden muaf olduğunu düşünmeleri nedeniyle tarihi bir an oldu. İsrail, Gazze’ye yönelik aralıksız saldırılarında şu ana kadar çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 35.000’den fazla Filistinliyi öldürdü, yaklaşık 80.000 kişiyi de yaraladı. Mahkeme, İsrailli liderleri yukarıda belirtilen suçları işlemekten sorumlu tutacak.
Aralarında ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in de bulunduğu pek çok Batılı siyasetçi, ICC savcısının talebini “çirkin” ve “utanç verici” olarak değerlendirerek İsrail’e desteklerini yineledi. Benzer kınamalar İngiltere, Almanya ve İsrail’den yetkililer tarafından da dile getirildi. İtalya’da bazı Batılı yetkililer ve etkili çevreler, mahkemenin savcılarına karşı yaptırım uygulama tehdidinde bile bulundu. İsrailliler, ABD’li milletvekillerinden ve AIPAC gibi İsrail yanlısı lobilerden, mahkemenin kararına karşı yaptırımlar ve seyahatler de dahil olmak üzere etkili adımlar atmalarını istedi. ICC yetkililerine yönelik yasaklar ve Amerika’nın ICC’ye verdiği tüm desteğin sona erdirilmesi.
Ancak Senatör Bernie Sanders gibi birçok ilerici politikacı, ICC’nin baş zulmü kararının “tutuklama emri çıkarma hakkı” olduğunu savundu. Daha da ileri giderek şunu söyledi: “Bu nezaket ve ahlak standartları olmazsa, bu gezegen hızla anarşiye, bitmek bilmeyen savaşlara ve barbarlığa sürüklenebilir.” Pek çok bağımsız avukat da Khan’ın kararını memnuniyetle karşılarken, pek çok kişi de bunun geç bir karar olduğunu iddia etti.
Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib gibi bazı Batılı politikacılar, Gazze’de işlenen suçların en üst düzeyde yargılanması gerektiğine dikkat çekti. Benzer şekilde Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de ICC’nin “bağımsız bir uluslararası kurum” olduğunu ve “ICC tüzüğünü onaylayan tüm devletlerin mahkemenin kararını uygulamakla yükümlü olduğunu” vurguladı. Üstelik Batılı olmayan siyasi aktörlerin çoğu da mahkemenin kararını memnuniyetle karşılıyor. Örneğin Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Khan’ın İsrailli liderler için tutuklama emri başvurusunu memnuniyetle karşıladı.
Biden ve Blinken gibi İsrail yanlıları mahkemenin İsrail’i Hamas’la eşdeğer görmesine karşı çıkarken, Filistin yanlısı siyasi aktörler mahkemenin kurban ile celladı eşitlemesini reddetti. İki taraf da UCM’ye baskı yapmaya devam edecek. Evrensel insan hakları savunucuları savcıdan daha hızlı hareket etmesini isterken, ABD’den bazı senatörler UCM üyelerine gözdağı veren bir mektup gönderdi.
Mahkeme iktidardan mı yana olacak, yoksa değer ve normlardan mı yana olacak, göreceğiz. ICC kararında ısrar ederse ve üye devletlerini buna göre hareket etmeye çağırırsa, bu, hiç kimsenin uluslararası hukuktan muaf olmadığını ve kurallara dayalı bir dünya düzeninin sağlamlaşmasına yönelik umutların hala canlı olduğunu tüm dünyaya göstermiş olacaktır. Tam tersine, ABD ve diğer İsrail yanlısı devletlerin ICC kararını kınamaları halinde mahkemenin dünyadaki duruşu ve uluslararası hukukun en temel normları daha da zayıflayacak.
Ayrıca Biden yönetimi, İsrail’in mahkemeye taraf devlet olmaması nedeniyle ICC’nin İsrail’de yargı yetkisinin bulunmadığını iddia etti. Ancak UCM savcısı daha önce (2015 yılında) işgal altındaki Filistin topraklarında işlenen suçların kendi yetki alanına girdiğini kabul etmişti. Yani ICC, Gazze dahil işgal altındaki Filistin topraklarında işlediği suçlardan İsrail’i sorumlu tutacak. Mahkemenin kararı uygulanmasa bile İsrail’in dünyadaki izolasyonu daha da derinleşecektir. Bu, uluslararası toplumun Gazze’deki soykırım eylemlerini durdurması için İsrail’e baskı uygulayacağı bir başka cephedir.