Bugün, 24 Ağustos’ta Ukrayna’nın bağımsızlığının 33. yıl dönümünü kutluyoruz! Tüm demokratik dünya bizimle birlikte kutluyor, amacı yok etmek değil yaratmak olan insanların dünyası. Bu, bizim savunduğumuz ve uğruna savaşmaya devam ettiğimiz dünya.
Son iki yıldır İstanbul’da bana en çok sorulan sorular şunlar: Ülkenize ne zaman barış gelecek ve savaş ne zaman bitecek?
Çok dürüst bir cevabım var: Her Ukraynalının barışa ihtiyacı var, ama adil ve hakkaniyetli bir barışa. Gerçek barışa. Beş veya 10 yıllık ateşkese ihtiyacımız yok. Bağımsızlığımızı, toprak bütünlüğümüzü veya kimliğimizi kaybetme pahasına barışa ihtiyacımız yok. Asla teslim olmayacağız. Bölgedeki tüm ülkelerin eşit ve adil koşullarda istikrarlı ve sürdürülebilir kalkınması için barışa ihtiyacımız var. Ayrıca dünyaya hiçbir ülkenin, ne kadar güçlü olursa olsun, uluslararası hukuk normlarını kolayca ihlal edemeyeceğini gösterecek bir barışa ihtiyacımız var.
Rusya’nın birliklerini Ukrayna topraklarından çekerek bu savaşı bir günde durdurabileceğini anlamak önemlidir. Kremlin’in eylemleri, ne yazık ki, Moskova’nın barış görüşmelerine hazır olmadığını çok açık bir şekilde teyit ediyor.
Ukrayna, Rusya Federasyonu ile müzakerelerde çok deneyimlidir. 2014’ten bu yana 200’den fazla müzakere turu gerçekleşti. Ancak tüm bu görüşmeler Rusya tarafından yalnızca zaman kazanma fırsatı, Ukrayna’nın tam ölçekli işgali için asker ve kaynak biriktirme fırsatı olarak değerlendirildi. Bu nedenle, kendi deneyimimize, uluslararası hukuk normlarına ve özgür dünyanın desteğine dayanarak şunu kabul etmeliyiz: Barışı tesis etmenin tek olası yolu, Başkan Volodymyr Zelenskyy’nin “Barış Formülü”dür.
Bu yolda somut kazanımlarımız olduğunu da vurgulamak isterim. Birinci Barış Zirvesi 15-16 Eylül tarihlerinde İsviçre’nin Bürgenstock kentinde gerçekleşti. Dünyanın her kıtasından 101 delegasyonu bir araya getirmeyi başardık. Zirve üç ana yöne odaklandı: nükleer güvenlik, gıda güvenliği ve tutukluların serbest bırakılması.
94 ülke ve uluslararası örgüt tarafından ortak bir bildiri desteklendi. Zirve, adil ve istikrarlı bir barışa doğru atılan ilk adımdır. İkincisini şimdiden planlıyoruz. Bu hedefe ulaşmak için açıkça tanımlanmış görevlerimiz var ve bunları uygulamak için ortaklarımızla birlikte çalışmaya devam ediyoruz.
Evet, cephe hattındaki durum zor olmaya devam ediyor. 2014’ten beri Rusya, Ukrayna topraklarının %26’sını işgal etti. Moskova, Ukrayna Donbas’ında ve diğer yönlerde aktif saldırı eylemlerine devam ediyor. Ancak, silahlı kuvvetlerimiz saldırgana karşı cesurca savaşıyor. Ukrayna, 24 Şubat 2024’ten sonra Kremlin tarafından ele geçirilen toprakların %50’sini geri aldı. Ukrayna, Rusya’nın Karadeniz’deki askeri faaliyetlerini büyük ölçüde sınırladı. Bu, başarımızın açık bir kanıtıdır.
Ukrayna, Rusya Federasyonu’nun Karadeniz Filosu’nun yaklaşık üçte birini yok etti. Rus filosu geçici olarak işgal edilen Kırım’dan kaçmak zorunda kaldı. Bu da başarımızın açık bir kanıtıdır. Böyle bir durum birkaç yıl önce imkansız görünüyordu. Bu zaferler, Rusların ekipman, mühimmat ve insan ve malzeme kaynakları bakımından önemli bir üstünlüğe sahip olduğu koşullar altında elde edildi.
Yeni Ukrayna topraklarını ele geçirmenin imkansız olduğunun farkında olan ve kendi yenilgisinin perspektifini fark eden Moskova, Ukrayna’nın sivil altyapısını yok etmeye devam ediyor. Her ay Ukrayna topraklarına 3.200-3.500 güdümlü hava bombası atıyorlar. “Dünyanın İkinci Ordusu” okulları, otelleri, spor komplekslerini ve hastaneleri yok ediyor. Bu anlamsız zulmün bir örneği, Rusların bu yıl 8 Temmuz’da Ukrayna’nın en büyük çocuk hastanesi olan Okhmadyt’e balistik füzeyle yaptığı saldırıdır. Hastanenin dört binası ciddi şekilde hasar gördü ve biri yıkıldı. 50’den fazla kişi yaralandı ve iki kişi öldü. Ve bu, Rusların ülkemize getirdiği felaketin sadece bir örneği.
Bu zorlu yolda, bize yardım ve destek sağlayan ve bölgede barışın tesisine katkıda bulunan dostlarımız ve ortaklarımızla birlikte yürüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti de bunlardan biri. Savaşın ilk günlerinden itibaren Türkiye, geçici olarak işgal edilen topraklardan kaçan binlerce vatandaşım için güvenli bir yer haline geldi. Türkiye Cumhuriyeti, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını sürekli ve tartışmasız bir şekilde destekliyor. Ankara, net ve koordineli çalışmalar sayesinde Karadeniz Tahıl Girişimi’nin uygulanmasını sağlamayı başardı.
Savaş esirlerimizin serbest bırakılmasında verdiğiniz yardım için özel teşekkürler. Bu değişimlerin Türk devletinin kişisel katılımı olmadan gerçekleşmeyeceğinin farkındayım.
Bu, Karadeniz bölgesinde barışı, güvenliği ve adaleti gerçekten korumakla ilgilenen bir ülkenin pozisyonudur. Ben şahsen bundan dolayı minnettarım.
Ayrıca çok yakında yeni okullar, hastaneler ve huzurevleri açma zamanının geleceğini de biliyorum. Bu, çocuklarımız için huzurlu bir çocukluk zamanı olacak. Bu hedefe ulaşmak için, tıpkı ön saflarda erkeklerimiz ve kadınlarımız gibi, gerektiği kadar çalışmalıyız. Onlar bizim ve tüm dünya için bir örnektir. İşgalcinin ve saldırganın asla kazanamayacağını kanıtlayan bir örnek. Türk arkadaşlarımın dediği gibi, “Doğru duvar yıkılmaz”, “Doğru duvar yıkılamaz.”