Venedikliler kendilerini karadan gelebilecek saldırılara karşı korumak amacıyla akarsuların yönünü değiştirmiş, akarsuları lagüne doğru yönlendirerek su kanalları oluşturmuştur. Venedik’teki binalar birbirine çok yakın bir şekilde bir araya getirilen tahta kazıklar üzerine inşa edilmiştir. Kazıklar balçık bir zemine yerleştirilmiş, zamanla daha sert ve daha sağlam bir zemin oluşmuştur. Destek için ahşabın tercih edilmesi ise hep ilginç karşılanmıştır. Ahşabın çürümesi için mantar ve bakteri gibi organizmaların bulunduğu bir ortam olması lazım Venedik’teki su yapısı tuzlu ve mineralli olduğundan böyle bir durum söz konusu değildir. Ahşap destekler tamamen suyun altında kaldığı için oksijensiz bir ortam oluşmuş, zamanla ahşabın da sertleştiği görülmüştür.
California Üniversitesi Okyonusya Enstitüsü’nden Yehuda Bock Adriyatik denizindeki yükselme oranının, 117 ada üzerinde kurulu olan Venedik’in bulunduğu göldeki yükselme seviyesiyle aynı olduğuna dikkat çekerek, ortaya çıkan toplam etkinin yılda dört mm olduğunu belirtti.
20. Yüzyılda artezyan kuyuları yerel endüstri için su sağlarken yeraltı sularının çıkarılmasıyla Venedik’in batmaya başladığı bilinmektedir. Artezyen kuyularının kullanımı 1960’tan sonra yasaklanmış ve batma süreci yavaşlamıştır. Şehir hala sular altında kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır.