Uygar insanlığın varlığı, temelde toplumsal evrim için bir yol haritası işlevi görmektedir. Bu yol haritasında, yeryüzündeki tüm canlılar arasında, ateşten yararlanma ve alet ve makineleri icat etme ikili kapasitesiyle tek başına insanın bulunduğunu kabul etmek zorunludur. Bu paha biçilmez yetenek ve başarı, medeniyetimizin temelini oluşturmaktadır. Yiyecek pişirme eylemi ve bitki, meyve ve tarım ürünleri gibi doğal kaynakları işlemeye yönelik alet ve makinelerin icadı, insan beyninin gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Sürekli yenilik ve keşifle birleşen genişleyen insan zekası, uygarlığı sürekli olarak yeniden şekillendirerek onun sürdürülebilirliğini ve değişime uyum sağlamasını sağlar.
İnsanlık ateşi öyle bir şekilde geliştirdi ki, uzayı keşfetmemize olanak sağladı. Ancak insanlığın artan askeri gücü nükleer silahları da beraberinde getirmiştir. Uygar yaşamın başlangıcına dönersek ilk toplumsal model avcı-toplayıcı toplum dönemidir. Bu dönemde insanlık henüz yerleşik bir yaşam biçimine geçmemişti; bunun yerine hayvan grupları sürekli birlikte hareket ediyor, doğada bulduklarını topluyor ve ihtiyaçlarını karşılamak için hayvanları avlıyorlar. Dolayısıyla tarım toplumuna geçiş, insan uygarlığının en önemli dönüm noktalarından ve devrim niteliğindeki değişimlerinden biridir. Hem avcı-toplayıcı toplum dönemi hem de tarım toplumu dönemi ateşle beslendi. İnsanlık ateşi ısınmak, yemek pişirmek ve kendilerini yırtıcı hayvanlardan ve diğer rakip gruplardan korumak için kullanmıştır.
Endüstriden bilgiye: İnsanlığın evrimi
1750 yılındaki Sanayi Devrimi ile insanlık medeniyet olarak sanayi toplumuna geçiş yapmıştır. Bu dönem, insanlığın makineleşmeye yönelik önemli buluşlar yaptığı bir döneme işaret etmektedir. Bu dönemin belli bir evresi boyunca ateş, insanlık için önemli bir unsur olarak kaldı. Ateşi elde etmek için önce kömür, sonra petrol sanayi toplumunun yakıtı haline geldi. Bu yöntemlerle enerji elde etmek önemli bir gelişme olmakla birlikte aynı zamanda çevreyi kirleten bir çözümdü. Dolayısıyla elektriğin icadı ve insanlığın ısınma, yemek pişirme gibi temel ihtiyaçlarını elektrikle karşılamanın yanı sıra makineleri elektrikle çalıştırmaya yönelmesi de bir başka devrimsel değişimi temsil ediyor. Elektriğin kömürle, petrolle değil, nükleer enerjiyle üretilmesi de bu devrimsel dönüşümün önemli bir aşamasıdır. Sanayi toplumunun yoğun buluş dönemi ve devrimci dönüşümü, insanlığı dördüncü aşama olan bilgi toplumuna taşımıştır.
Bilgi toplumu çağının yakıtı, elektronik devrelere ve cihazlara güç sağlamak için kullanılan elektriktir. Yarı iletkenler, çipler ve elektronik devreler sayesinde insanlık elektronik bir devrim yaşadı. Bu süreç, insanlığı günümüzde “beşinci nesil toplum” olarak bilinen ve “zeka çağı” olarak tanımlanan yeni bir döneme taşımıştır.
İçinde bulunduğumuz zeka çağının ve beşinci nesil toplumun yakıtı artık veridir. Bu dönem, uygar yaşamın önemli bir bileşeni olan elektriğin tamamen temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığı fosil yakıt çağının kapanışına işaret ediyor. Bu, tüm ulaşım modlarında ve yaşamın her alanında “yüzde 100 elektrik çağına” geçişi ifade ediyor. Dolayısıyla veriler, uygar varoluşun her alanında temel bir bileşen haline geldi. Beşinci nesil toplum, öncelikle derin veri analizine ve madenciliğe dayalı, sınırsız problem çözme çözümleri üretmek için yapay zekayla desteklenen bir aşamayı ifade ediyor. “Türkiye Yüzyılı”na girerken, ülkenin ilerlemesi verinin istihbarat çağına yön veren yakıta dönüştürülmesine bağlı olacaktır.