Ortaçağ’da Yahudilik ve Hıristiyanlık tarihi incelendiğinde Hıristiyanlar ile Yahudi halkı arasında ciddi gerilimlerin olduğu görülür. Çağlar boyunca bu gerilimler devam etti, özellikle de papalığın ve Engizisyonun etkisinin çatışmayı şiddetlendirdiği Orta Çağ Batı’sında.
Yahudilerle Hıristiyanlar arasındaki gerilimin nedenlerine odaklanacak olursak birkaç temel konu öne çıkıyor:
Birincisi, Hıristiyanlar arasında, Yahudilikten sonra kendi ilahi dinlerini getiren peygamber İsa Mesih’in çarmıha gerilmesinden ve ölümünden Yahudilerin sorumlu olduğuna dair yaygın bir inanış vardı.
İkincisi, Yahudiler sıklıkla tefecilik ve faizle ilişkilendiriliyordu. Tarihsel olarak şehirlerde kalıcı yerleşime sahip olmamaları ve sürgüne veya ötekileştirilmeye yatkınlıkları göz önüne alındığında, Yahudiler genellikle taşınabilir varlıkları ve nakit paraları ellerinde tutuyorlardı. Bu onların tefecilik ve faize karışmalarını kolaylaştırdı ve Hıristiyanların onları sömürücü olarak algılamasına yol açtı.
Üçüncüsü, “kan iftirası”, Yahudilerin Hıristiyanları, özellikle de Hıristiyan çocukları, kanlarını Fısıh matzası (mayasız ekmek) pişirmek gibi ritüel amaçlarla kullanmak için öldürdükleri yönündeki Orta Çağ iddiasına gönderme yapıyor. Bu inancın doğruluğu şüpheli olsa da, bu yılın başlarında New York sinagogunun altında, hain kaçakçılık amacıyla kullanıldığı iddia edilen gizli bir tünel keşfedildiğinde yeniden ortaya çıktı. Sosyal medyada bu eski komploları hatırlatan kana bulanmış şilteler ve bebek arabalarının da bulunduğunu iddia eden söylentiler yayıldı.
Orta Çağ’da Hıristiyanlar, özellikle veba salgınları sırasında Yahudilerin mikrop yaydığına inanıyorlardı. Yahudiler bir yerden bir yere göç ederken şehirler arası veba taşıyıcıları olarak algılanıyordu.
Ayrıca, Yahudi halkının sadece fiziksel hastalıkları değil, aynı zamanda tüm maddi ve manevi rahatsızlıkları topluma yaydığına inanılıyordu. Sonuç olarak, Yahudiler genellikle Hıristiyanlar tarafından yarı insan, yarı hayvan olarak görülüyordu.
Marjinalleşme, dışlanma
Bu ötekileştirme ve dışlama, Adolf Hitler’in, gerçekliği artık sorgulanmaya başlanan Yahudi katliamına katkıda bulunmuştur. Son zamanlarda ortaya çıkan söylentiler, bir Yahudi devletinin kurulması konusunda en istekli olanların Naziler olduğunu ve Yahudi halkının Filistin’e taşınmasını istediklerini öne sürüyor.
Tarih boyunca Yahudi halkının Hıristiyanlar tarafından dışlanma ve zulme maruz kalması, böyle bir durumun bir daha yaşanmaması için önemli önlemler almalarına yol açmıştır.
Bu tedbirlerin başında ekonomik tedbirler geliyor. Yahudiler dünya çapında olağanüstü bir mali tekel kurmuşlardır. Ayrıca Siyonist Yahudiler medya tekeli yaratarak, sosyal medyanın yükselişine kadar Yahudiliği, Siyonizm’i veya İsrail’i eleştirmeyi uzun süre zorlaştırdı.
Bugün bile Twitter veya Facebook gibi platformlarda Siyonizm veya İsrail’i eleştiren bir metin yayınlandığında, bu metin hızla sansürleniyor ve Yahudilerin Hıristiyanlar üzerindeki tekelinin boyutu vurgulanıyor.
Daha da endişe verici olan, yönetim üzerindeki tekeldir. Amerika Birleşik Devletleri’nde Siyonist Yahudiler, başkanın seçiminden Temsilciler Meclisi ve Kongre üyelerinin seçimine kadar hükümetin her aşamasında önemli bir etkiye sahiptir.
Siyonist kuşatma
Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi’nin (AIPAC) etkisi, her şehirdeki her bir üyenin seçilmesine kadar uzanıyor, onları finanse ediyor ve lobi faaliyetlerinde bulunuyor; bu arada, etkili bir şekilde kontrol edilen seçilmiş yetkililer de onlar için yorulmak bilmeden çalışıyor.
Milyarlarca kişiden oluşan küresel Hristiyan nüfusu, küresel olarak yaklaşık 50 milyonluk çok daha küçük Yahudi nüfusu tarafından domine ediliyor. Günümüzde Hristiyanlar, Yahudilik ve Siyonizm karşısında çaresiz görünüyorlar ve tamamen teslim olmuş gibi görünüyorlar. Hatta Yahudilik lehine Hristiyanlığı topluca terk etmeleri bile düşünülebilir.
Dünya Siyonizmi ve Yahudiler riskli bir durumu ateşlemenin eşiğinde. Tarih boyunca, Hristiyan ülkelerde ve şehirlerde Yahudilere karşı köklü bir nefret vardı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Siyonizm şu anda bu alevleri körüklüyor.
Son zamanlarda ABD ve Avrupa’daki gençler arasında “Mesih Kraldır” ifadesi etrafında çevrimiçi bir tartışma yaşandı. Sosyal medya platformları bu ifadeyi yasaklarken, ABD’de Temsilciler Meclisi de kampüs protestoları sırasında “Yahudiler İsa Mesih’i öldürdü” ifadesinin kullanılmasını yasakladı.
Bu bağlamda Yahudilerin Hz. İsa’yı iki kez “öldürdüklerini” iddia edebiliriz: önce çarmıha gerilerek ve Romalılara karşı ayaklanarak, şimdi de tüm Hıristiyan ülkeleri, devletleri, aydınları, medya kuruluşlarını ve hükümetleri kuşatarak.