31 Mart yerel seçimlerinin sonucunu tüm siyasi partilerin doğru yorumlaması gerekiyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) ilk analizleri bunu hareketin yaptığını gösteriyor. Ancak asıl önemli olan iyileşme ve yenilenme yönünde atılacak somut adımların zamanlaması ve nasıl iletileceğidir. AK Parti’nin kendi teşkilatı ve tabandaki çatışmaları ve parçalanmaları önlemek için hızlı hareket etmesi gerektiği açıktır. Aynı zamanda, değişimin geciktirilmesi seçmenlerin tepkisinin kök salması riskini de beraberinde getirecektir.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi tecrübesi ve dehası, bu sentezi sakin ve soğukkanlı bir şekilde oluşturma konusunda AK Parti’ye büyük bir avantaj sağlıyor. Parti, 2024 belediye seçimlerinde birinci olmadığını unutmadan önümüzdeki dört yıl boyunca siyaset yapmak zorunda kalacak.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) başarısını diğer hareketlerden daha iyi analiz etmesi gerektiğini söylemeye gerek yok. Artık milli gelirin yüzde 73,5’ini oluşturan illeri CHP’li belediye başkanlarının yönettikleri dikkate alınırsa, performansları 2028 seçimlerine damga vuracak.
Aynı şekilde CHP’nin yerel düzeyde en üst siyasi parti olarak girişeceği siyasetin markası da oldukça önemli olacaktır. CHP Genel Başkanı ve İstanbul Belediye Başkanı’nın ilk açıklamaları, hareketin belediye seçimlerinde kazandığı zaferin durgunluğa yol açmaması gerektiği gerçeğinin bilincinde olduğunu gösterdi. Başkan Özgür Özel’in “Bu sonuç bizi kibirlendirmez” sözü buna örnekti. Bir başka örnek de Ekrem İmamoğlu’nun CHP içinde “değişimin devam etmesi” çağrısıydı.
Ancak CHP’nin 31 Mart’taki başarısının, Mayıs 2023’te yaşanan ideoloji, kimlik ve hatta parti liderliği krizlerini çözdüğünü iddia etmek mümkün değil.
‘Türkiye İttifakı’: Birliği abartmak mı?
Üstelik CHP Genel Başkanı, seçim gecesi yaptığı konuşmada “Türkiye İttifakı”nı gereğinden fazla okumuş görünüyor: “Siyasi partilere karşı Türkiye demokratlarıyla büyük bir birlik kuran Türkiye İttifakı kazandı.”
Cumhuriyetçiler ilgili siyasi partilere rağmen gerçekten bir taban ittifakı oluşturdular mı?
Seçime tek başına katılma kararı alan İyi Parti’nin (İP), bazı taraftarlarının CHP’li adaylara oy vermesini engelleyemediği açıkça görülüyor. Ancak bilmediğimiz şey, aynı şeyin genel seçimlerde de yaşanıp yaşanmayacağıdır.
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) halefi olan ve gayri resmi olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak bilinen bazı PKK yanlısı Yeşil Sol Parti (YSP), destekçileri İstanbul’da CHP’ye bağlı adaylar için stratejiler geliştiriyor ve onlara oy veriyor mu? ve diğer bazı iller mutlaka bir taban ittifakı anlamına mı geliyor? Ben CHP’nin başarılı bir şekilde taban ittifakı kurduğunu varsaymaması gerektiğini düşünüyorum.
CHP’lilerin “sosyal demokratların, liberallerin, muhafazakarların, Kürtlerin ve milliyetçilerin tabandaki birliği” olarak tanımladığı Türkiye İttifakı, önümüzdeki aylarda ve yıllarda ciddi zorluklarla karşılaşacak. Aslında zorlukların çoğu, kendisi için ideolojik ve politik alan yaratmaya çalışan YSP’den gelecektir.
CHP, altı kişilik masa ittifakının yerini alan muğlak ve içi boş söylemini açıklığa kavuşturmak, Kürt milliyetçilerine, Türk milliyetçilerine ve solculara aynı anda seslenmeye devam etmek zorunda kalıyor. AK Parti hoşnutsuz muhafazakarlarla yeniden bağ kurmayı başarabilirse, CHP’nin bazı dini sembolleri kullanması yeterli olmayacak.
CHP bir öğrenme ve değişim sürecinden geçiyor olabilir. Peki partisinin başarısına göre ek taleplerde bulunacak olan tutucularını kontrol altında tutabilecek mi?
CHP’nin yerel yönetim markası tartışılıyor
CHP Genel Başkanının vurguladığı ve benim katılmadığım noktalardan biri de seçmenlerin “CHP’nin halk yanlısı yerel yönetim anlayışına ısındığı”ydı. Sonuçta CHP’li belediye başkanları, AK Parti’den öğrendikleri bazı sosyal belediyecilik ve halkla ilişkiler yöntemlerine rağmen, etkin kamu hizmeti konusunda deneyimsiz görünüyor. Nitekim seçmenler seçim günü CHP kontrolündeki belediyelerin performansından ziyade ekonomik zorluklara odaklandı.
Cevaplanması zor soru şu: Özel, İmamoğlu ve Mansur Yavaş aynı anda güçlendiğinde CHP nasıl bir parti olacak? İstanbul ve Ankara belediye başkanları yeni bir CHP ortaya çıkarıyor.
CHP’nin ideolojik tabanı ve örgütü CHP’yi gerçek CHP olarak görecek mi? Peki CHP, YSP’nin potansiyel olarak iddialı siyasi gündeminin yükünü omuzlarken bu tür sorulara yanıt verebilecek mi?