Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM’nin açılış oturumunda yaptığı konuşmada yeni anayasa çağrısına odaklandı. Türkiye’nin cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana ilk kez sivil bir anayasa yapması gerektiğini vurgulayan Türk lider, 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren cuntanın hazırladığı 1982 Anayasası’nın bu soruna çözüm olamayacağını ortaya koydu. ülkenin ihtiyaçları. Erdoğan, herkesi yeni anayasa çağrısına “yapıcı bir yaklaşımla” yanıt vermeye çağırdı.
Belki daha da önemlisi, Erdoğan, TBMM’nin “başkanlık sisteminin ilk beş yılında edinilen deneyimler ışığında iyileştirilmesi” ihtiyacını ele alarak Türkiye’nin hükümet sistemi konusundaki tartışmalara son vereceğini kaydetti. Her türlü anlaşmayı memnuniyetle karşılayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı’nın net bir amacı var: “Türkiye Yüzyılı” için ihtiyaç duyduğu anayasayı halka vermek.
Buna karşılık, Mayıs 2023 seçimlerinde aldıkları yıkıcı yenilginin travmasını henüz atlatamayan muhalefet, Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısına nasıl yanıt vermesi gerektiğine karar veremiyor gibi görünüyor. Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “altı kişilik masa”sı meclis çoğunluğunu ve başkanlığı kazanamayınca muhalefetin “artırılmış” parlamenter sisteme geçiş çabası da sona erdi. Görünen o ki başkanlık sistemi beş yıl daha aynı kalacak ve daha da güçlenecek. Gerçekte Erdoğan’ın mevcut sistemi “iyileştirme” isteği muhalefete siyasi bir fırsat veriyor. Bunu yaparken, Türkiye cumhurbaşkanı çeşitli sosyal grupların “Türkiye Yüzyılı” ideallerini desteklemelerine yardımcı olacak bir fikir birliği oluşturmayı amaçlıyor.
Mayıs 2023 seçimleri öncesinde muhalefetin “artırılmış” parlamenter sistemde ısrar ederek siyasi platformunu baltaladığı konusunda uyarıda bulundum. Başkanlık sisteminin farklı bir versiyonunu savunmanın daha iyi olacağını ekledim. Elbette muhalefet “demokrasi ve kuvvetler ayrılığı” esasına dayalı bir başkanlık sistemi önermedi. Seçmenleri “artırılmış” parlamenter sistem konusunda da ikna edemediler.
Sonuçta muhalefet Erdoğan karşıtlığıyla baş başa kaldı. Dahası, güç paylaşımı anlaşmasını öne çıkarmak için tek başkan ve yedi başkan yardımcısından oluşan tuhaf bir başkanlık sistemi öneren son dakika hamleleri, yenilgilerini garantiledi. Bugün muhalefet figürleri, bu planı yenilgilerinin ardındaki ana nedenlerden biri olarak görüyor.
Başkanlık sistemine muhalefet
Kılıçdaroğlu, başkanlık sisteminin iyileştirilmesi teklifine şiddetle karşı çıkıyor. Hatta diğer “altı kişilik masa” üyelerini, resmi olarak onayladıkları artırılmış parlamenterden vazgeçilirse Türk halkının kendilerini sorgulayacağı konusunda uyarıyor. CHP ve Yeşil Sol Parti (YSP) planı bir bütün olarak reddederken, sağ muhalefet partileri Cumhur İttifakı’nın ne düşündüğünü merakla bekliyor. Ayrıca “başörtüsü” sorununun ve ailelerin korunması sorununun, mevcut hükümet sistemini eleştirmekten daha zor olduğunu da takdir ediyorlar.
Bu arada muhalefet yanlısı yorumcular Erdoğan’ın niyetini sorguluyor. Bazıları cumhurbaşkanının laiklikten kurtulmak için 1982 Anayasası’nın ilk dört maddesini (değiştirilemeyen) iptal etmek istediğini iddia etse de, diğerleri bu olasılığı dışlıyor. Geri kalanlar ise Erdoğan’ın yüzde 50’den fazlasını almak zorunda kalmadan yalnızca yeniden seçilmek istediğine inanıyor.
Türk halkını güçlendirmek için yola çıkan ve 15 Temmuz darbe girişimi de dahil olmak üzere sayısız vesayet girişimini boşa çıkaran iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve lideri için yeni anayasa arayışı, yalnızca milletin demokratik kimliğini taçlandırmaktan ibarettir. Sivil bir anayasayla mücadele.
Muhalefet, mevcut anayasanın “iyileştirilmesi” konusundaki tartışmaya katılmayı reddederek, hükümetin halihazırda oluşturduğu çerçevenin dışına çıkabileceğini varsayıyor gibi görünüyor. Ancak saygıyla katılmıyorum, çünkü Mart 2024 belediye seçim kampanyası 2028 yılına kadar “yeni ve sivil bir anayasa” taslağı hazırlamaya odaklanacağından, bu konudan kaçınmak muhalefetin faaliyet alanını daha da sınırlama tehdidinde bulunuyor.
Erdoğan’a göre yeni anayasa, hem “nihai hedefine ulaşmak” hem de “siyasete aktif katılımı kolaylaştırmak” ile ilgilidir. Hükümet bundan sonra muhalefeti “Meclis’in ülkemizin geleceğini şekillendirmesini engellemekle” suçlayabilecek.