Yenidoğan çetesi skandalı giderek büyüyor: Türkiye’nin her yerinden ihbarlar artıyor
İstanbul’un ardından Niğde, Sakarya, Kocaeli ve Antalya’da bazı özel hastanelerdeki yoğun bakım ünitelerine yatırılan bebeklere sahte epikriz raporları düzenlendiği ve bu şekilde hastanelerde uzun süre tutuldukları iddia ediliyor. Aynı zamanda, bu bebekler arasında şüpheli şekilde yaşamını yitirenlerin olduğu da öne sürülüyor. ‘Yenidoğan Çetesi’nin telefon kayıtlarında, ‘Bırak bebek ölsün ki rahatça şikayet edelim’ ifadeleri dikkat çekti.
Kocaeli’de yaşayan İbrahim Altan’ın eşi, 23 Nisan’da Kocaeli Üniversitesi Hastanesi’nde erken doğum yaptı. 32 haftalıkken doğan bebekleri Zümranur Altun, burada yemek borusu ameliyatı geçirdi. Ancak burun delikleri kapalı olduğu için ek bir ameliyat daha yapılması gerekti ve 112 aracılığıyla İstanbul’daki Özel F. Hastanesi’ne nakledildi. Burada çocuğunun yaklaşık bir ay süren tedavi sürecinde birçok ihmal yaşandığını iddia eden baba İbrahim Altan, “Son olarak beni bir kez daha ameliyat etmeleri istendi. Bu ameliyat SGK tarafından karşılanıyordu, fakat ben buna karşı çıktım. Sonrasında kızım hayatını kaybetti. Sorumluların yargılanmasını istiyorum” dedi.
Niğde’de, 18 Mayıs 2022’de Özel H. Hastanesi’nde doğum yapan Reyhan Öcal, bebeğinin ölümünün şüpheli olduğunu öne sürdü. Öcal, kendilerine bebeğinin şeker hastası olduğu için kuvözde tutulması gerektiğinin söylendiğini, ancak daha sonra nefes almakta zorluk çektiği belirtildi. Öcal, “Bebeğim 15 gün boyunca kuvözde kaldı. 16. günde doktor ‘bebeğinizde patolojik bir sarılık oluştu ve karaciğeri ile böbrekleri iflas edebilir’ dedi. 17. günde ise bebeğimin hayatını kaybettiğini söylediler. 4 Haziran’da bebeğim vefat etti. Ölüm raporunda ‘doğal ölüm’ yazıyordu. Doktor, bu raporu hazırlarken bebeğimin kimliğini benden istedi ve ‘bu bende kalacak’ diyerek kimliğini teslim etmedi,” diye konuştu.
Sakarya’da yaşayan Kamil Tan’ın bebeği, 28 Kasım 2018’de Adapazarı’ndaki Özel B. Hastanesi’nde dünyaya geldi. Tan’a, bebeğinin bir süre kuvözde kalması gerektiği ve bunun rutin bir uygulama olduğu belirtildi. Tan, süreci şöyle anlattı: “Bundan yaklaşık 10 saat sonra apar topar yeni doğan yoğun bakım ünitesine transfer edilmeli denilerek Kocaeli Özel A. Hastanesi’ne ambulansla götürüldü. O esnada bize ‘korkacak bir şey yok, bu rutin işlemler’ denilmişti. Hastaneye vardığımızda ise bize ‘çocuğunuz ölmek üzere’ dediler. Özel A. Hastanesi’nde iki gece kaldık. Doktor, sabaha kadar bebeğin durumunun kötüye gittiğini ve pulmoner hipertansiyon teşhisi konulduğunu söyledi. Son bir tedavi için SGK’nın karşılamadığı nitrik oksit gaz tedavisi için bizden yaklaşık 3 bin 500 TL istediler. Fatura keseceklerini söylediler ama sonrasında bunu yapmadılar. Aynı gün başka bir hastaneye transfer edildi ve burada 30 Kasım’da bebeğim birkaç saat içinde vefat etti. Defin işlemleri sonrasında tedavi belgelerini almak için başhekimle görüştüğümde bana belgeleri alabileceğimi söyledi. Ancak odaya döndüğünde, ‘vermiyoruz belgeleri, git kime şikayet edersen et’ tepkisiyle karşılaştım. Sonuç olarak hiçbir bilgi alamadım.”
Yenidoğan çetesinin emir komuta yapısı ve çalışma biçimi de ortaya çıkmış durumda. Bazı ailelerin yaşadığı dramlar gözler önüne serildi.
Kamil Tan, “Bebeğimin ölümünde ciddi ihmaller var. Sağlıklı görünen bebeğimizi kucağımıza almadan kaybettik” diyerek Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Fakat savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Antalya’da ise 20 Eylül 2017’de Özel M.P. Hastanesi’nde Sancak Serik’in eşi Suna Serik, 33 haftalıkken sezaryenle doğum yaptı. 2 kilo 120 gram doğan bebeğin doğumu sırasında sağlıklı olduğu söylendi. Ancak kısa süre sonra bebek, yenidoğan yoğun bakımına alındı. Baba Sancak Serik, yaşadıklarını şöyle ifade etti: “Doktor M.G. çocuğumuzun alt kata alınacağını söyledi. Ancak bebeğimizin doğduğunda sağlıklı olduğu bize iletildi. Fakat epikriz raporunda, bebeğimizin doğduğu andan itibaren entübe edildiği yazıyordu. Raporda, çocuğumun her gün kötüleştiği ve 3 Ekim’e kadar yoğun bakımda kaldığı belirtilmiş. Ama benim çocuğum makineye bağlanmadı. Bu durumu fotoğraflarla da kanıtlayabilirim. Son haftada ise taburcu bölümü ile ilişkilendirildi. 3 Ekim sabahı, çocuğumun vefat ettiği bildirildi, oysa bebeğim gece 01.00’de yaşamını yitirmişti. Bunu kaybettikten sonra Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundum, ama yine de kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Son günlerdeki haberler üzerine dosyanın yeniden açılmasını talep edeceğim. Benim çocuğumun ölümündeki ihmallerin takipçisi olacağım. Başkalarının çocuklarının bu tür acıları yaşamaması gerektiğini düşünüyorum.”