Türkiye’de belediye seçimlerine yaklaşık bir ay kaldı ancak siyasi partiler düşük yoğunluklu kampanyalar yürütüyor. Başka bir deyişle, henüz güçlü ifadelere sahip açıklamalara, ciddi yabancılaşmaya, ciddi kutuplaşmaya, “hayatta kalma” söyleminin yokluğuna tanık olmadık.
Buna rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan il ziyaretlerine devam ediyor. Hatta Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel bile aday listelerinin tamamlanması uzun süren ana muhalefetin belediye seçim kampanyasını başlattı. Aynı zamanda belediye başkan adayları da konuşmalar yaparak rakiplerini eleştiriyorlar.
Ancak Mayıs 2023’teki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin aksine, belediye seçim kampanyası oldukça parçalı olmaya devam ediyor. Bunun temel nedeni neredeyse tüm siyasi partilerin (seçim ittifakları oluşturmak yerine) kendi adaylarını sahaya çıkararak nasıl bir seçim yapmaları gerektiğini belirleme çabasıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)-Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ittifakı ve CHP’nin, gayri resmi adıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) olarak bilinen PKK yanlısı Yeşil Sol Parti (YSP) ile sınırlı işbirlikleri Partisi) ve İşçi Partisi (TİP) bariz istisnalar olmayı sürdürüyor.
CHP’nin (müzakereleri şeffaf olmasına rağmen niteliği hâlâ gizemli olan) YSP ile ortaklığının kampanya sürecinde sıcak bir konu olacağına pek şüphe yok. Nitekim iktidar ittifakı, iki hareket arasındaki “kentsel anlaşma”yı, PKK terör örgütünün Kuzey Irak’taki kalesine atıf yaparak “Kandil anlaşması” olarak adlandırmaya başladı bile. İyi Parti (İP) Genel Başkanı Meral Akşener’in de CHP-YSP ortaklığını hedef alması, Cumhur İttifakı’nın ana muhalefet partisine saldırmada yalnız olmadığını gösteriyor. Yani İP, Zafer Partisi (ZP), Vatan Partisi (MP), Saadet Partisi (SP), Gelecek Partisi (GP) ve Demokrasi ve Terakki Partisi’nin (DEVA) CHP’ye saldırmaktan başka seçeneği yok. -bağlı adayların hayatta kalması. Bu adımın atılmaması, Erdoğan’ın uyardığı gibi siyasi arenadan elenmelerine yol açabilir.
Muhalefet parçalanması
Kampanyanın parçalı kalmasının bir diğer nedeni de muhalefet partilerinin Mayıs 2023 yenilgisinin ardından tam olarak toparlanamamış olmaları ve olanlardan dolayı hala birbirlerini suçlamaya çalışmalarıdır.
Ana muhalefet partisi genel başkanını değiştirdi ancak aday seçiminin sancılı süreci yeni liderliğin “değişim” gündemini gölgede bırakmış gibi görünüyor. Bu sırada 31 Mart gecesini bekleyen bir grup ile belediye seçimi sabahını bekleyen bir grup arasındaki çekişme, Sayın Özel’in deyimiyle “hoşnutsuz bir azınlık”ı aştı. Nitekim siyasetten çekilmeyen eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 1 Nisan’da rahatlıkla geri dönüş yapabilir.
Aralarında İstanbul, Ankara ve İzmir’in de bulunduğu 11 büyükşehir belediyesini kaybetme korkusu, ana muhalefet partisini 2019 tabanını aramaya ve onu sağlamlaştırmaya zorluyor. 2019 ve 2023 ittifaklarının dağılması nedeniyle CHP yanlısı medyanın iktidar ittifakının potansiyel zaferine yönelik uyarıları dikkate alınmayacaktır.
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’yi iç çekişmelerle dolu bir siyasi hareket olarak tasvir ediyor ve ana muhalefet tabanına kendilerinin de bir seçeneği olduğunu hatırlatıyor; bu da iki rakip grup arasında kutuplaşma olasılığını ortadan kaldırıyor. Zaten zayıflayan Erdoğan karşıtlığı bu kapsayıcı söylem nedeniyle kalan gücünü de kaybediyor. Üstelik CHP’lilerin kendisi de kendi hareketini “parçalanma” ve “yolsuzlukla” suçluyor.
Ana muhalefet partisi kendi adayları ile iktidar ittifakının adayları arasında bir ikilik yaratmak istiyor. Sorun şu ki, CHP liderliği bunun nasıl yapılacağını tam olarak bilmiyor. Sonuç olarak CHP kendi tabanını sağlamlaştıracak, diğer muhalefet partilerinin tabanlarını parçalayacak bir söylem oluşturamadı. Nitekim CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun kendisinden ve diğerlerinden bahsetmesi hem etkisiz hem de sorunlu. Onun zaten yenilgiyi kabul ettiğini ve bu kadar güçlü rakiplere karşı oldukça iyi bir performans sergilediğini iddia etmeye hazırlandığını düşünmeden edemiyoruz. Bunun anlamsız olacağı açıktır.
“Altı kişilik masa”yı oluşturan Kılıçdaroğlu, Mayıs 2023’te İstanbul’da yüzde 50’den fazla oy aldı. İmamoğlu, 2019’daki kampanyanın aynısını yürütüyor ama koşullar değişti. Geriye kalan muhalefet partileri seçmenlerini elinde tutabilirse, görevdeki başkan önümüzdeki günler ve haftalarda masasına gelecek anket verileri yüzünden üzülebilir. Böyle bir durumda İstanbul belediye başkanı da ana muhalefet partisi içinde 1 Nisan sabahını bekleyenlerin arasına katılabilir.