İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) sürekli olarak %35 ila %50 aralığında seçmen desteği toplayarak kurulduğu günden bu yana görev süresini güvence altına aldı. Bu özelliği ona, Japonya Liberal Partisi ve Birleşik Krallık’taki İşçi Partisi’ne benzer şekilde, dünya çapında “hakim parti” unvanını kazandırdı.
Bilindiği üzere önceki seçim AK Parti açısından oldukça zorlu bir süreçti. Muhalefet bloğu Millet İttifakı, 2019 yerel seçimlerinde kayda değer bir başarı elde etti. Sonuç olarak, yerel seçimlerden son genel seçimlere kadar geçen süre, ısrarcı bir seçim ortamının hakim olduğu ve AK Parti’nin sürekli baskı altına alındığı bir dönem oldu.
AK Parti ve Cumhur İttifakı, son seçimlerde başarı göstererek, oylarda belirgin bir artış elde etmeyi başardı. Bunun temel nedeni, seçim sonrası anketlerde kısaca “vatandaşın galip partiye duyduğu takdir” olarak tanımlanıyor. Bu destek artışı sadece AK Parti’ye değil, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve onların küçük müttefiki Yeni Refah Partisi’ne (YRP) de yansıdı.
Ancak bir süre sonra AK Parti’de öncelikle ekonomik kaygılardan kaynaklanan bir gerileme yaşandı. Emlak, araba ve gıda fiyatlarında artan fiyatlar genel halk arasında endişeye neden oldu. Bu, ekonominin öne çıkan ve acil bir konu olduğu bir dönemde beklenen bir seçmen davranışıydı.
Oy artışının nedenleri
Yerel seçimlere 4 ay kala son birkaç günde AK Parti’nin, hatta MHP’nin oylarında artış gözlemliyor ve bunun sebeplerini düşündük.
Bu artışın birinci nedeni, ekonominin birkaç ay önce yoğun bir şekilde gündemde olması nedeniyle artık konuşulan konular arasında yer almamasıdır. Bina fiyatlarındaki, ardından da kira ve araç fiyatlarındaki düşüş bunun sebeplerinden biri olabilir.
İkinci neden ise muhalefet bloğunun ikinci partisi İyi Parti’nin (İP) çalkantılı bir dönemden geçmesidir. Özellikle parasal konularda dedikoduların ortaya çıkması, parti içi ilişkileri kangrene çevirmiş, parti üyeleri tuzağa düşmüştür.
Üçüncüsü, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) geçen ay kongresi vardı ve “imkansız” denilen şey gerçekleşti. Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybederken, koltuğun yeni sahibi Özgür Özel oldu. Ana muhalefet partisindeki bu genel başkanlık değişikliği radikal bir değişimin önünü açmadı. Bir bakıma sokaktakilerin ve dost-düşmanların anlatımına göre 74 yaşındaki Kılıçdaroğlu gitti, 49 yaşındaki Kılıçdaroğlu geldi.
Muhalefet blokundaki kafa karışıklığı ve ivme kazanamaması seçmenlerin muhaliflerinin zayıf noktalarını görmesine neden oldu ve hükümet kamuoyunun güvenini yeniden kazandı.
Seçmenler Erdoğan’ın küresel duruşundan yana
Ayrıca daha önceki yazılarımda da defalarca belirttiğim gibi, Türkiye ne zaman Ukrayna savaşı olsun, Karabağ sorunu olsun, Libya meselesi olsun uluslararası bir meseleyle karşı karşıya kaldığında, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın makul tavrı ve liderliğiyle, haklı bir noktaya değiniyor. Bir anda kamuoyunda bu görüş ortaya çıkıyor ve seçmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha çok değer veriyor.
Nasıl ki Ukrayna-Rusya savaşında Boğaziçi görüşmelerinde her iki taraf da arada kalan Cumhurbaşkanı’nı alkışladı ya da İsrail-Filistin çatışmasında olduğu gibi Erdoğan, dünyanın dört bir yanında sokakları etkileyecek çarpıcı açıklamalarda bulundu. İsrail’in ağırlıklı olarak insan öldürerek yol almaya çalıştığı savaşta ise Erdoğan, diğer küresel liderlerin aksine, topraklarını savunan insanları vatansever ve mücahit olarak tanımladı.
Daha önceki dış politika konularında olduğu gibi Erdoğan’ın tutumu da AK Parti’nin oylarının artmasının nedenlerinden biri oldu.
Kendimizi bir kez daha seçim arenasında buluyoruz. Seçmenlerin kolektif psikolojisi hızla değişmiyor. Dolayısıyla seçmenler, seçimlerden dört ay önce muhalefet partilerinin örgütsüzlükle boğuştuğunu, ekonomiye verilen önemin giderek azaldığını ve Türkiye’nin güvenilir bir duruş üzerinde adil ve makul argümanlarla dolu kararlı bir dış politikaya bağlılığını kabul ettiğini gözlemledi. Bütün bunlar Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisini bir kez daha oyları artan ve sağlam bir konuma getirdi.