Devam eden Rusya-Ukrayna çatışmasının ardından, Rus ordusu çabalarını Ukrayna’daki önemli toprak alanlarına, özellikle de Zaporizhia Nükleer Santrali’ne (NPP) odakladı. Şubat 2022’de bu tesisin kontrolünü ele geçirdikten sonra, Rusya Ukrayna’nın enerji tedarikini stratejik olarak bozdu ve önemli bir nükleer caydırıcılık kapasitesi elde etti. Ancak, Zaporizhia Nükleer Santrali’nden çıkan siyah dumanla ilgili son raporlar, bir nükleer kazanın potansiyel olarak felaketle sonuçlanabilecek sonuçları ve bunun geniş kapsamlı etkileri göz önüne alındığında, küresel endişeye yol açtı.
Bölgedeki enerji terörizminin belirsiz hayaleti tırmanmaya devam ediyor ve ilgili taraflar için güçlü ancak tehlikeli bir araç olarak hizmet ediyor. Zaporizhzhia NPP yangını hakkında net bir bilgi yok. Ukrayna ve Rusya bu sorundan dolayı birbirlerini karşılıklı olarak suçladılar. Ancak en önemlisi yangına rağmen santraldeki radyasyon göstergelerinin normal kalmasıydı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), santraldeki yangının nükleer güvenliği etkilemediğini ve soğutma kulelerinin yakınında radyoaktif madde bulunmadığını duyurdu. Ancak bu açıklama yeterli mi ve endişeleri tam olarak gideriyor mu?
Ayrıca, bu nükleer tehdidin sonuçları ne olacak? Taraflar neden bu kadar pervasızca davranıyor? Bu sorunun cevapları mevcut konjonktür içinde verilmelidir.
Riskler ve sonuçlar
Zaporizhia NPP, Ukrayna’nın bozkır bölgesinde, Enerhodar yakınlarındaki Kakhovka su rezervuarının kıyısında yer almaktadır. İnşası Soğuk Savaş sırasında başlamıştır. 1984’te ilk dört güç ünitesi faaliyete geçirilmiştir. Daha sonra iki ünite daha eklenmiş ve bunların inşası 1995’te tamamlanarak santralin tam operasyonel durumu belirlenmiştir. Zaporizhia NPP’nin kapasitesi muazzamdır. Ukrayna’daki dört nükleer santralin en büyüğü, Avrupa’nın en büyüğü ve dünyanın dokuzuncusu olup toplam kapasitesi 6.000 MW’tır.
Bu santral Eylül 2022’den beri kapalı olsa da nükleer tehdit sona ermedi. Çalışmanın teknik yönü açısından, nükleer parçacıklar hala santralde. Bir nükleer felaketin potansiyel etkisi, Çernobil veya Fukuşima NPP’lerinin etkilerinden daha önemli ve yaygın olabilir. Özellikle, Zaporizhia NPP, Çernobil NPP’sinin 10 katı hasara neden olabilir.
Böyle bir felaketin etkileri nükleer santralin yakın çevresiyle sınırlı değildir. İlk çevrede en riskli alanlar olarak belirlenen Türkiye, Romanya, Bulgaristan ve Moldova gibi ülkeler için ciddi bir endişe kaynağıdır. Son yangın sırasında, Zaporizhia nükleer santralinden 900 kilometreden (660 mil) fazla uzaklıkta bulunan Litvanya’daki yetkililer, neyse ki kaydedilen radyasyon seviyelerinde hiçbir değişiklik olmadığını bildirdi. Ancak, açıklamaları nükleer bir felaketin potansiyel yaygın etkilerinin çarpıcı bir hatırlatıcısıdır.
Birçok alanda yıkıcı etkileri olan küresel bir felaket ihtimaliyle karşı karşıyayız. Binlerce kilometre boyunca, insan sağlığı ve çevre üzerinde onlarca yıllık kalıcı etkiler kesinlikle en yıkıcı olanlar arasında olacaktır. Ancak, tarım ve gıda güvenliği de ciddi şekilde zarar görecek ve kısa ila orta vadede küresel bir kriz tetiklenecektir. Bu noktada, Ukraynalı ve Rus yetkililerin yangının nedeni için birbirlerini suçlamaları mantıklı değil çünkü sonunda felaket herkesi vuracak. Bu nedenle, sadece Zaporizhia NPP değil, özellikle savaş bölgesindeki tüm nükleer santraller güvenli bölgelere dönüştürülmelidir.
İstikrarlı bir arabulucu: Türkiye
Devam eden savaşta nükleer tehditlerin araçsallaştırılması acil ilgi gerektiriyor. Nükleer terörizmin sonuçları sadece öngörülemez olmakla kalmayacak, aynı zamanda felaket olacaktır. Taraflar arasında doğrudan müzakereler şu anda mümkün olmasa bile, konuyu ele almak için arabulucularla çalışmak hayati önem taşıyor ve küresel iş birliğine olan ihtiyacı vurguluyor.
Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana Türkiye, çatışmayı çözme ve bölgede barış ve istikrarı teşvik etme çabalarında lider ülke olarak ortaya çıktı. Tahıl koridoru girişimine benzer şekilde, Türkiye’nin Zaporizhzhia NPP örneğini kullanarak nükleer terör girişimleri konusunda taraflar arasında bir diyalog başlatması gerekiyor. Bu arabuluculuğun etkili olması için, yalnızca Rusya ve Ukrayna değil, aynı zamanda Batı’nın katılımı da hayati önem taşıyor çünkü Batı uzun süredir Rusya’ya karşı Ukrayna’yı destekliyor ve savaşın sonucunda önemli bir çıkarı var. Küresel yok oluş veya Üçüncü Dünya Savaşı olasılıkları, hiçbir rasyonel aktörün kabul edilebilir görmeyeceği senaryolardır.