Terör örgütü PKK’nın bu hafta başında Irak’ın kuzeyinde düzenlediği saldırıda 12 Türk askeri hayatını kaybetti. Ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile gayri resmi adıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Partisi) olarak bilinen Yeşil Sol Parti (YSP), terörü kınayan ortak bir meclis bildirisi imzalamayı reddetti ve şimdi büyük bir tepkiyle karşı karşıya. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve kendi hareketinin bazı üyelerinden eleştiri alması üzerine ayrı bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Ortak bildiriyi imzalamama kararını savundu ve “hükümetin kervanına katılmayı” reddettiğini öne sürerek, “bildirileri imzalamanın şehitleri geri getirmediğini” ekledi. Bir diğer CHP’li ise hiçbir siyasi partinin bu hassas konudaki tutumunu ortak zemine dönüştürmeye zorlanmaması gerektiğini savundu.
Terörle mücadele kampanyası
Açıkça söylemek gerekirse bu argümanlar CHP’nin söylemini güçlendirmek yerine zayıflatıyor. Sonuçta terörle mücadelede en önemli şey siyaset kurumunun “iradesini ortak zemine dönüştürmesi”dir. Kendi adına konuşmak yerine ortak açıklamalar yapmaktır. Ortak bir bildiri imzalayarak hükümetin terörle mücadele kampanyasını eleştirmek gayet mümkün. Terör saldırısına anında müdahale edilmesi konusundaki anlaşmazlık terörle mücadeleyi baltalamaktan başka bir işe yaramaz.
Nitekim CHP’nin ortak meclis bildirisini imzalamayı reddetmesi YSP’nin işine yaradı. Aynı zamanda CHP’nin Mart 2024 belediye seçimleri için YSP ile güç birliği yapmak zorunda kaldığını da herkese hatırlattı. Bu durum, YSP Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’a, “Kürt sorunu devam ettiği sürece ne Tekirdağ halkı, ne de Trabzon halkı huzur bulamayacak” diyerek PKK saldırısı üzerine düşünme cesareti verdi.
Geçmişte Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki kararlılığını teyit eden ortak açıklamalara imza atan CHP, YSP ile aynı konuma gelmesine rağmen tutumunu revize etti. CHP liderliğinin, Türk askerinin yurt dışına gönderilmesine karşı oy kullanan eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun izinden gittiğini iddia etmek mümkün.
CHP’nin son kararının Özel’in YSP ile “şeffaf” işbirliği yapma vaadiyle uyumlu olduğunu söylemeye gerek yok. Ana muhalefet partisinin mevcut politikayı eleştirerek terörle mücadelede hükümetten daha kararlı olduğu izlenimini yaratmaya çalışması da bu sürekliliğin kanıtıydı. Tek fark Özel’in kendine özgü söylem ve sorgulama tarzıydı.
Tartışmalı duruş
CHP, PKK terörüne ilişkin iki yönlü bir söylem geliştirdi. Ortak parlamento bildirisini imzalamayı reddetmesine rağmen daha agresif argümanlar öne sürmeye çalışıyor. İnsan şunu sormadan edemiyor: Meclis’te İyi Parti (İP) ve Saadet Partisi’nden (SP) kopan CHP, yeni sol siyasetini bu tercihlerle şekillendirebilecek mi? CHP tabanını ve CHP yanlısı seçmeni çileden çıkaracağı kesin olan bu tercihin bir söz savaşıyla örtbas edilmesi mümkün müdür?
Ana muhalefet partisi terörle mücadele kampanyasını mercek altına alarak, “tarikatlar ve laiklik” tartışmasını yeniden açarak yeni bir politika, yeni bir söylem geliştiremez. Sol politikalarla sağı kucaklamanın anlamı bu olamaz.
Özel ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu liderliğindeki CHP, Kılıçdaroğlu’nun görev süresinin gerisinde kalma tehlikesiyle karşı karşıya. İki siyasetçi belirli bir işbölümü üzerinde anlaşmış gibi görünüyor; İmamoğlu bu sayede mikro düzeydeki operasyonlara ve tabandan bir ittifak oluşturmak için belediye başkanı adaylarının seçimine odaklanıyor. Özel ise ideoloji, kimlik ve retorik savaşları sorunlarına odaklanıyor. Bu yüzden partiyi YSP’nin yanında konumlandırıyor.
Ancak bu yeni işbölümü, CHP’deki parçalanmayı ve iç karışıklığı ortadan kaldıramayacağı gibi, başka sorunlara da yol açabilir.