193 Birleşmiş Milletler üyesinin 140’ından fazlası artık Filistin devletini tanıyor. Bu önemli uluslararası destek, Filistin’in bağımsızlık ve egemenlik arayışına verdiği geniş desteği gösteriyor. Ancak bu sürecin uzun ve acılı geçmişi ciddi eleştirileri de beraberinde getiriyor. Filistin’in bir devlet olarak resmi olarak tanınması, Filistinlilerin hak ettiği desteğin sağlanması yönünde önemli ve olumlu bir adım olsa da, yıllardır süren bu katliamda kaybedilen binlerce cana rağmen uluslararası toplumun çoğunluğunun Filistin’i ancak şimdi tanımaya karar vermiş olması, birkaç önemli soruyu gündeme getiriyor.
İsrail’in şiddet içeren baskı ve yerleşim politikası sonucunda Filistin topraklarında yaşayan insan sayısı her geçen gün azalıyor. Bu trajik durum karşısında pek çok ülkenin Filistin’i tanımaya ancak şimdi karar vermiş olması, onların samimiyetini ciddi anlamda sorgulatıyor. Yok olmanın eşiğindeki bir halkın trajedilerine yıllarca kayıtsız kalındıktan sonra, diplomatik tanınma kararı gecikmiş bir destek olarak görülebilir.
Öncelikle BM’nin ve uluslararası toplumun geri kalanının yıllardır Filistin halkının yaşadığı trajediye kayıtsız kalması büyük bir sorundur. İsrail’in Filistin topraklarındaki şiddet eylemleri ve yerleşim politikaları, BM’nin kuruluş ilkelerini ve uluslararası hukuku açıkça ihlal etmektedir. Buna rağmen BM ve birçok ülke İsrail’in politikalarına karşı somut adım atmaktan kaçındı ve sözlü kınamalarla yetindi. Özellikle ABD ve İngiltere gibi ülkeler İsrail’e verdikleri askeri ve diplomatik destekle bu durumun devam etmesine dolaylı olarak katkıda bulunmuşlardır. Bu durum, BM’nin tarafsız ve adil bir arabulucu olma rolünü ciddi biçimde sorgulamaktadır.
Ancak her gün 140’tan fazla insanın ölmesine rağmen 140’tan fazla ülkenin Filistin’in varlığını resmen tanıması, yeni dünya düzenine ya da iklim krizine bir “bahane” olsa gerek.
Refah saldırıları
İsrail savaş uçaklarının Refah’ın kuzeybatısında, BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) depoları yakınındaki çadır kamplarına düzenlediği bombalı saldırıda en az 40 Filistinli öldürüldü. Bu saldırının hedefi zaten yerlerinden edilmiş, evlerini kaybetmiş ve mülteci durumuna düşmüş insanlardı. Filistin Kızılayı, sağlık ekiplerinin aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda ceset ve yaralıyı hastanelere tahliye etmek zorunda kaldığını bildirdi.
Bu korkunç katliam, Filistin halkının karşı karşıya olduğu insani krizin boyutunu bir kez daha gözler önüne seriyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’ye düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı 15 bin 239’u çocuk, 10 bin 893’ü kadın olmak üzere 36 bine ulaştı. Saldırılar can kaybının yanı sıra insanların sığındığı hastane, eğitim kurumu gibi sivil altyapıyı da yok etti.
İsrail’in Refah’taki bu saldırısı, Gazze’deki insani durumun ne kadar vahim hale geldiğini ve acil uluslararası müdahale ihtiyacını bir kez daha gösteriyor.
Filistin’in tanınması
Filistin’in bağımsızlık ve egemenlik mücadelesi son dönemde uluslararası alanda da önemli bir destek görüyor. Filistin devletinin İspanya, Norveç ve İrlanda tarafından resmi olarak tanınması Tel Aviv hükümeti tarafından eleştirildi. Ancak bu diplomatik hamlelerin yankısı oldukça güçlü oldu. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez televizyonda yayınlanan konuşmasında şunları söyledi: “Bu tarihi bir karardır ve tek bir amacı vardır, o da İsraillilerin ve Filistinlilerin barışa ulaşmasına yardımcı olmaktır.”
“Bu çok önemli bir an ve bence bu, dünyaya, bazılarının ne yazık ki iki devletli çözüm umudunu ve hedefini canlı tutmaya yardımcı olmak için ülke olarak atabileceğimiz pratik adımların olduğu mesajını veriyor.” İrlanda Başbakanı Simon Harris, kabinenin kararı resmi olarak kabul etmek üzere toplanmasından önce yaptığı kısa bir açıklamada, “Bunu bombalayarak unutulmaya çalışıyorlar” dedi.
Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide de benzer bir açıklamada şunları söyledi: “Norveç, 30 yılı aşkın süredir Filistin devletinin en güçlü destekçilerinden biridir. Bugün, Norveç’in Filistin’i resmi olarak devlet olarak tanıması, Norveç-Filistin ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır. “. Eide, Norveç’in bu tanınmaya uzun süredir verdiği desteği ve bunun önemini dile getirdi.
Yeni bir gelişme olarak Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, “Tam bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını destekliyoruz” diyerek mülteci örgütüne 3 milyon dolar bağış yapacağını duyurdu.
Büyük güce duyarsızlık
Fransa, Rusya, ABD ve İngiltere gibi büyük güçlerin Filistin’i tanımayan ülkeler arasında yer alması, bu devletlerin Filistin halkının yaşadığı trajedilere karşı sessizliğini ve kayıtsızlığını ortaya koyuyor. Bu ülkeler dünya siyasetinde ve BM Güvenlik Konseyi’nde önemli nüfuz sahibi olmalarına rağmen Filistin halkının haklarını savunmada başarısız olmuşlardır.
İsrail’i ziyaret eden ve İsrail’in Gazze’ye attığı top mermisinin üzerine “Bitirin” yazan ABD’nin eski BM Büyükelçisi Nikki Haley’in paylaşımlarını sosyal medyada herkes gördü. Veya bazı üst düzey devlet yetkilileri konferanslarda, etkinliklerde, bakanlık toplantılarında ve üniversitelerde protestolarla dalga geçiyor. ABD’nin Gazze’ye ilişkin diplomatik ve vicdani muhasebesi halkının vicdanını yaralıyor ve beklentilerini derinden hayal kırıklığına uğratıyor.
Fransa, Rusya, ABD ve İngiltere’nin Gazze’de yaşanan insanlık trajedisi karşısında sessiz kalması, uluslararası toplumun adalet ve insan hakları konusunda çifte standartlarını ortaya koyuyor. Uluslararası toplum ve BM, büyük güçlerin stratejik çıkarları karşısında daha etkin ve adil bir duruş sergilemelidir. Bu büyük güçlerin Gazze’deki trajediye karşı sessizliği, adalet ve insan haklarının savunulması konusunda ciddi bir inandırıcılık sorunu yaratıyor. Gazze’de ve dünyadaki diğer çatışma bölgelerinde gerçek barış ve adalet için uluslararası toplumun daha kararlı ve tutarlı eylemi şarttır. BM ve diğer ülkeler, Filistin davasıyla ilgili geçmişteki hatalardan ders almalı ve daha adil ve sürdürülebilir bir çözüm için çalışmalıdır.