Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili ve eski Büyükelçi Namık Tan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki konuşmasında şunları söyledi: “Bazen Osmanlı İmparatorluğu’nu canlandırma hayalleri kurdular. Sınır ötesi operasyonlarla yetinmediler. Yurt dışı maceralarına atıldılar. Bir ara Mavi Vatan fantezisine sarıldılar ama neyse ki ekonominin çöküşü yaklaştığında hemen geri çekildiler.”
CHP Sözcüsü, tepkiler üzerine yaptığı açıklamada, milletvekilinin “Mavi Vatan fantezisi”ne gönderme yapan sözlerinin iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) üyeleri tarafından seçilip tartışıldığını söyledi.
Yukarıdaki cümleleri nasıl okursanız okuyun, anlamı açıktır. Kiraz toplayacak hiçbir şey yoktur. Bağlam ve niyet açıktır.
Bunun sonucunda sadece hükümete yakın çevrelerden değil, her kesimden eski büyükelçinin sözlerine sert tepki geldi.
Hatta “gölge savunma bakanı” olarak anılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu bile, Mavi Vatan’ın “yılların emeğine dayandığını” söylemek zorunda hissetmişti.
Bu sözlerin olası siyasi maliyetini gören CHP yönetimi, Mavi Vatan stratejisi odaklı bir hasar tespit toplantısı düzenledi.
Partinin dış politika ekibinin de katıldığı toplantıda, Mavi Vatan’ı “1990’lardan beri bilinen milliyetçi tezlerin tekrarı” ve “İslamcı-Milliyetçi-Yeni Milliyetçi İttifak” doktrini olarak gösteren küçümseyici yazılar yazan İlhan Uzgel de yer aldı. CHP’nin gölge kabinesinde sözde gölge dışişleri bakanı olan Uzgel, yazdıklarının arkasında durmaya devam ediyor.
Parti liderliğindeki değişikliğin ardından, Genel Başkan Özgür Özel, özellikle dış politikada önceki yönetimin hatalarını tekrarlamayacağını yineleme ihtiyacı hissetti. Dış politika konularında %85’lik bir uyumdan bahsetti. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile Özel’in duruşu hakkında olumlu açıklamalarda bulundu.
Bir noktayı vurgulayalım. Kemal Kılıçdaroğlu döneminde, özellikle dış politika ve terörle mücadele olmak üzere, ulusal konularda önemli bir dalgalanma yaşandı. Özel, bu dalgalanmanın CHP’lileri bile rahatsız ettiğinin farkında. Bu politikaların CHP’ye zarar verdiğini ve kendi tabanının bu tutumdan rahatsız olduğunu biliyor.
Bu nedenle, röportajlarında Kılıçdaroğlu’nu üstü kapalı veya açık bir şekilde eleştiriyor. Örneğin, son açıklamasında, 15 Temmuz’u “tiyatro” olarak nitelendiren parti içindekilere “saf” dediğini söyledi. Bu sözün hedefi belli. Gülenci Terör Örgütü (FETÖ) yandaşlarının ortaya attığı bu ifadeyi ilk kez grup toplantılarında kullanan da Kılıçdaroğlu oldu.
CHP’de bu tür sorunlar devam edecek. Parti son dönemde hükümete muhalefet ile Türkiye’ye muhalefet arasında ayrım yapmayan bir siyaset tarzı benimsedi. Hükümetin icraatlarını sürekli uluslararası çevrelere şikayet ettiler. Şikayetleri Erdoğan hükümetine karşı uluslararası suçlamalara dönüştüğünde bunun iyi bir yöntem olduğunu düşündüler. Kolaycı siyasetin kendilerine fayda sağlayacağına inandılar ve Türkiye’ye zarar verip vermediğini umursamadılar.
Zamanla bu şikayetlerin yoğunluğu o kadar arttı ki dış politika ve terörle mücadele gibi hassas konular bile şikayet konusu oldu. Bu bir alışkanlık haline geldi.
Bu siyasi üslup ve alışkanlığı bir anda terk etmek zordur. Ne yazık ki CHP’deki aktörlerin dış politika meselelerine bakış açısı budur. Bu duyguları siyasi olarak ifade etmemeleri gerektiğini öğrenseler bile, bir noktada düşüncelerini açığa vurmaktan kendilerini alamazlar.
Önceki dış politika danışmanı Ünal Çeviköz, Mavi Vatan’ı “yayılmacılık” olarak niteledi. Yeni danışman ise bunu “fantezi” olarak nitelemeye çalışıyor. Mavi Vatan’ı önce “yayılmacılık” sonra da “fantezi” olarak nitelemek çelişkili gibi görünse de aynı amaca hizmet ediyor.