Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 21-22 Ekim 2024 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Parti Meclisi’nin sonuç bildirgesini açıkladı. Bildirgede, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılmasının “barış” ve “çözüm” için en kritik adım olduğu belirtildi. Öcalan’ın “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine taşıyacak teorik ve pratik güce sahibim” ifadesine vurgu yapan bildirgede, “Fiziki özgürlüğünün yanı sıra sağlık, güvenlik ve özgür çalışma koşullarının sağlanması, bu önemli misyonunu gerçekleştirebilmesi ve toplumsal barışa giden yolun açılması açısından hayati önem taşımaktadır. Müzakere ve diyalog zeminleri ancak özgür ve eşit koşullar altında oluşturulursa sahici, kalıcı ve kapsayıcı olacaktır” denildi. “Türkiye’de sağlanacak onurlu bir barış, Ortadoğu’nun da barışı olacaktır” başlığıyla öne çıkan DEM Parti PM bildirgesi, 21-22 Ekim tarihlerinde Ankara’da toplanan Parti Meclisi’nin, tüm Ortadoğu halklarının yaşamları ve gelecekleri üzerinde yıkıcı etkiler yaratan savaşı ve Kürt sorununa dair yürütülen tartışmaların yanı sıra ülkede, bölgede ve dünyada yaşanan güncel ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmeleri değerlendirdiğini ortaya koydu. Bu tespitler ışığında politik ve örgütsel hedeflerini belirleyerek mücadele programına dair kararlar alındığı vurgulandı. “ORTADOĞU’DA YENİ BİR DÜZENİN TEKİL ETTİĞİ DÖNEM” Emperyalist kapitalist rekabetin doğasında mevcut savaş eğilimlerinin giderek artarak güçlendiği bir süreçten geçiyoruz. Yerel ve bölgesel düzeyde sürmekte olan çoklu savaşların, büyük güçler arasında doğrudan ve kapsamlı çatışmalara dönüşme olasılığının arttığı bir dönemdesiniz. Ortadoğu’daki rejimlerin ve toplumların geleceğini etkileyen bu savaş ortamı, bölgedeki güç savaşlarının yeni bir düzenin kurulmasına zemin hazırladığını gösteriyor. Bu bağlamda, Siyonist İsrail rejimi, savaş hukuku başta olmak üzere tüm uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak, Filistin ve Arap halklarına yönelik bir soykırım gerçekleştirmektedir. İsrail’in Lübnan ve İran’a yönelik saldırıları, bölgedeki istikrarsızlığı artırmakta ve güç dengelerini değiştirmeye yönelik yeni hamleleri doğurmaktadır. Türkiye ve Kürdistan, bu coğrafyanın merkezinde yer almakta olup, halkların kendi kaderlerini tayin etme haklarını ele geçirmeye en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde, bu potansiyeli açığa çıkaracak olanlar devrimci hareketler, kadınlar, sosyalistler ve yoksul kesimlerin birlikte mücadelesidir. “KÜRT HALK HAREKETİ KÜRESEL ANLAMDA HAKLARIN KAZANIMI İÇİN MÜCADELE VERİYOR” AKP-MHP iktidarının yıllarca sürdürdüğü Rojava ve Kuzey Suriye halklarının kazanımlarını tehdit eden politikaları sürerken, Güney Kürdistan’a yönelik işgal ve ilhak stratejileri ciddi bir çıkmaza girmiştir. İran’ın kuşatılmasıyla birlikte bölgedeki Kürt halkının güçlenme potansiyeli rejim açısından bir tehdit haline gelmiştir. Kürtlerin kazanımlarının yok edilmesi bağlamında, bölgesel bir güç olma hedefleri sarsılmış, bu durum da iç siyasi dengeleri etkilemiştir. Gelinen noktada, AKP-MHP hükümetinin, Ortadoğu’daki gelişmelere adapte olamayarak, Türkiye halklarını tehlikeli bir siyasi gerçeklikle yüz yüze bıraktığı bir dönemdeyiz. Savaş ve talan politikaları, toplumda ciddi bir çürüme ve çöküş tehlikesi doğurmuştur. Açlık sınırının altında hayatta kalmaya çalışan milyonlar, 12 Eylül darbe anayasasının bile askıya alındığı bir ortamda özgürlük taleplerinin şiddetle bastırıldığı bir duruma mahkum bırakılmıştır. “BİRLİKTE HAREKET ETMEK BÜTÜN KESİMLERİN SORUMLULUĞUDUR” İktidarın işgal ve tehdit politikaları altında, HDP’ye yönelik Kapatma Davası gibi sürekli saldırılar gerçekleştirilmiştir. Ancak buna rağmen, yerel seçimlerde gördüğümüz gibi, partimiz 3. yol hattıyla toplumsal alandaki rolünü güçlendirmiştir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin müzakerelerle ilgili açıklamaları kamuoyu tarafından dikkatle takip edilmektedir. Bu tartışmaların, Kürt sorununu da kapsayarak siyasal, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin müzakere edilmesi açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Ancak, iktidarın, halkın barış özlemini istismar etmesinin toplumda olumlu bir değişim yaratmayacağını geçmiş deneyimlerimiz göstermektedir. “KAMUOYUNA ÇAĞRI: BARIŞIN TEMELİ ORTAK IRADE İLE ATILACAK” Barışın gerçek bir seçenek haline gelmesi için atılması gereken ilk adım, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılmasıdır. Öcalan, geçmiş süreçlerdeki çözüm çalışmalarındaki kritik rolü ile tanınmaktadır. İletişim imkanlarının sınırlı olduğu bu ortamda, sağlıklı bir ortamın yeniden inşası hayatidir. Barışın sağlanması gerektiğine inanıyoruz, çünkü bu yalnızca Kürt halkının değil, Türkiye ve Ortadoğu halklarının en büyük ihtiyacı. Türkiye’de gerçekleştirilecek onurlu bir barış, yüzyıllardır devam eden çatışmaları sona erdirecek bir başlangıç olacaktır. Partimiz, barışın halkımızda benimsenmesi, gerekliliğinin anlatılması ve özgürlük mücadelesinin güçlendirilmesi konularında önemli bir rol üstlenmektedir. DEM Parti olarak tüm siyasi ve toplumsal kesimleri, Kürt sorununun adil bir şekilde çözümü için barış olanaklarını artırmaya davet ediyoruz.
MetroPOLL Araştırma Şirketi tarafından Ekim 2024 tarihinde gerçekleştirilen "Türkiye’nin Nabzı" anketinin sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Bu araştırma, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) oy oranının yüzde 32,1'e yükseldiğini, AK Parti'nin ise...
Devamını Oku..