İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki masum sivillere yönelik soykırım operasyonunu sürdürdüğü beş buçuk aydan fazla zaman oldu. İsrail’in işlediği suçlar başta Batılı vatandaşlar olmak üzere dünya çapında protesto ediliyor. Ne ironiktir ki, Müslüman ülke halkları İsrail’in zulmüne karşı sessiz kaldı. Çoğu Müslüman hükümetin, özellikle de Arap hükümetlerinin isteksizliğinin yanı sıra, Müslüman halkın da Gazze halkının acılarına büyük ölçüde kayıtsız kaldığı görülüyor.
İsrail’in Gazze’deki toplu katliamlarına karşı Müslüman halkın tepkisizliğinin birçok nedeni var. Bu nedenlerin çoğu İsrail yanlısı ve Batılı anlatılardan kaynaklanıyor. Müslüman ülkelerden pek çok aydın, akademisyen, iş adamı ve siyasetçi Gazze’deki gelişmeleri İsrail anlatısından okuyarak taraflı bir sonuca varıyor. Öz-emperyalist ve öz-Oryantalist bir bakış açısı dünya çapında pek çok Müslüman ve gayrimüslimleri yanıltmaktadır. Aşağıda bu yalanları listeleyip kısaca değerlendireceğim.
İlk yalan, “Gazze katliamlarının 7 Ekim’deki Mescid-i Aksa Tufanıyla başladığı” iddiasını taşıyor. Hamas’a yönelik bu suçlama geniş çapta dile getiriliyor. Pek çok akademisyen ve aydın, Gazze ve Filistin analizlerinin çıkış noktası olarak 7 Ekim’i alıyor. Böylece Ortadoğu’da ve Arap dünyasında ayakta kalan tek anti-emperyalist hareket olan Hamas, İsrail zulmünün sorumlusu ilan ediliyor.
Yakından bakıldığında bu iddianın İslam karşıtı grupların İsrail vahşetini meşrulaştırmaya hizmet ettiği açıkça görülüyor.
Yani onlarca yıldır süregelen baskıyı, zulmü, kademeli ve sinsi soykırımı görmezden geliyorlar. Dünyadan izole edilen ve insanlık dışı abluka altına alınan Filistin halkı, özellikle de Gazzeliler için hiçbir çıkış yolu olmadığını vicdanı ve bilgisi olan herkes çok iyi biliyor. Dolayısıyla bu soykırıma koşulsuz destek veren İsrail ve Batılı hükümetler, devam eden zulmün sorumluluğunu üstlenmelidir.
Hamas’ın saldırısında İran’ın rolü var mı?
İkinci yalan ise “İran, İsrail’e karşı bu saldırıyı Hamas’a yaptırdı” diyor. Bu söylem, Siyonist İsrail otoritelerinin ve Batılı çevrelerin kararlılığı doğrultusunda İslam karşıtı grupların ortaya attığı büyük bir hakarettir. Temel amacı direniş örgütü Hamas’ı gayri meşru hale getirmektir. Unutmayalım ki Hamas, Filistin halkının içinden çıkan özgün, yerel ve ulusal bir direniş hareketidir. Ne DEAŞ gibi yeni ve köksüz bir terör örgütüdür, ne de Hizbullah gibi İran’ın vekil aktörüdür. Hamas anti-emperyalist bir harekettir. İslam karşıtı çevrelerin bu harekete karşı çıkmasının temel nedeni de budur. Bu nedenle bölgesel öz-Oryantalist ve öz-emperyalist gruplar, Batı’nın sömürgeci söylemine başkaldıran Hamas’ı başarısızlığa uğratmaya çalışıyor.
Üçüncü yalan ise “İsrailli yetkililerin saldırıdan haberdar olduğu” yalanı. Bu yalan aynı zamanda Hamas’ı meşrulaştırmak için de ileri sürülmüştü. Böylece öz-emperyalist gruplar, İsrail’in yenilmez ve dokunulmaz sayılan büyük askeri ve istihbarat başarısızlığını gizlemeye çalıştı. Nitekim İsrail gerçek ve büyük bir darbe yedi. Ancak Filistin direniş gruplarının zayıflığını göstermek isteyen bu yalan, İsrail’e karşı direnişi durdurma çabasının bir ürünüdür. Özemperyalistler çekirdek emperyalistlerin yenilgisini görmek istemiyorlar. Gazze’de yaşanan son gelişmeler, dünyanın en büyük maddi güç asimetrisine sahip iki tarafının, küresel anti-emperyalist mücadelenin sembolü haline geldiğini bir kez daha gösterdi.
Dördüncü yalan ise “Hamas’ın terör örgütü olduğunu ve İsrail’in İsrail’e karşı savaştığını” iddia ediyor. Müslüman ülkelerde Siyonistleri ve Batılı söylemi olduğu gibi kabul eden pek çok akademisyen, aydın ve siyasetçi bu gayri meşru söylemi desteklemektedir. Bu grup, İsrail’in gayri meşru kuruluşunu hiçbir zaman sorgulamazken, Hamas’ın ve diğer Filistinli örgütlerin bağımsızlık mücadelesine kolaylıkla karşı çıkıyor. Filistin toprakları dışında herhangi bir askeri faaliyeti bulunmayan Hamas’ın tek amacı işgal altındaki ülkeyi kurtarmak ve kendi kaderini tayin etmektir.
‘Gazze bizim sorunumuz değil’
Beşinci yalan, “Gazze bizim sorunumuz değil ve bunun için herhangi bir maliyete katlanmak zorunda değiliz” diyor. Bu büyük bir yanılgıdır. Çünkü Siyonist ve sömürgeci söylem sadece Filistin topraklarıyla sınırlı olmayıp tüm bölgeyi kapsamaktadır. Unutulmamalıdır ki Arap ve Arap olmayan tüm ülkeler bu yıkıcı sömürgeci siyasi projenin hedefidir.
Bu yalanı geliştirenler kendilerini Filistin’den ayrı tutan, işgale karşı mücadelelerini desteklemeyen otoemperyalistlerdir. Bu gruplara şu soru sorulabilir: Siz kimsiniz ve neyi temsil ediyorsunuz? Türk ya da Arapsanız tarihi mirasınız sizi Filistin topraklarını korumaya çağırıyor. Eğer Müslümansan İslam’ın temel esasları Beyt-i Makdis’in şerefini korumanı emrediyor. Eğer bu veya benzeri siyasi veya sosyal kimliklerden herhangi birine sahip değilseniz, o zaman bir insan olarak, Gazze’deki mazlum halkın yanında yer almaya, insanlık adına, evrensel ahlaki normlar, şefkat ve vicdan adına onların davasına destek olmaya davet ediliyorsunuz.
Son yalan ise “Ne yapabiliriz?” ya da “İsrail ve destekçilerine karşı hiçbir şey yapamayız” diyor. Bu yalan, yenilgiyi peşin satın almamızı isteyen öz-emperyalistler tarafından yayılıyor. Bu yalan, zihnimizi baştan çıkarmaya, bilincimizi felce uğratmaya yönelik bir girişimdir. Filistin halkının insani direnişini kırmayı hedefliyor. Eğer geriye bir şey kalmıyorsa, özemperyalistler İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskı ve vahşeti ‘ama, ama’ diye başlayan cümleler geliştirerek anlatmaya çalışıyorlar. Her insanın “eğer ama ama” olmadan mazlumun ve zulmün mağdurunun yanında yer alması zorunludur. Her kişi, toplum ve devletin imkanları ölçüsünde İsrail’e karşı harekete geçmesi gerekiyor. İsrail’e karşı akademi, spor, siyaset ve ticaretteki boykotları da içeren kapsamlı bir boykot uygulanmalıdır. Hiçbir şey yapamayanlar bu mübarek Ramazan ayında Gazze halkı için dua etmelidir.
Kısacası öz oryantalistlerin, öz emperyalistlerin tuzağına düşmeyelim; onların anlatımını, söylemini kullanmayalım. Evrensel değerlerin bilincinde olarak düşünelim, konuşalım ve hareket edelim.
İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki masum sivillere yönelik soykırım operasyonunu sürdürdüğü beş buçuk aydan fazla zaman oldu. İsrail’in işlediği suçlar başta Batılı vatandaşlar olmak üzere dünya çapında protesto ediliyor. Ne ironiktir ki, Müslüman ülke halkları İsrail’in zulmüne karşı sessiz kaldı. Çoğu Müslüman hükümetin, özellikle de Arap hükümetlerinin isteksizliğinin yanı sıra, Müslüman halkın da Gazze halkının acılarına büyük ölçüde kayıtsız kaldığı görülüyor.
İsrail’in Gazze’deki toplu katliamlarına karşı Müslüman halkın tepkisizliğinin birçok nedeni var. Bu nedenlerin çoğu İsrail yanlısı ve Batılı anlatılardan kaynaklanıyor. Müslüman ülkelerden pek çok aydın, akademisyen, iş adamı ve siyasetçi Gazze’deki gelişmeleri İsrail anlatısından okuyarak taraflı bir sonuca varıyor. Öz-emperyalist ve öz-Oryantalist bir bakış açısı dünya çapında pek çok Müslüman ve gayrimüslimleri yanıltmaktadır. Aşağıda bu yalanları listeleyip kısaca değerlendireceğim.
İlk yalan, “Gazze katliamlarının 7 Ekim’deki Mescid-i Aksa Tufanıyla başladığı” iddiasını taşıyor. Hamas’a yönelik bu suçlama geniş çapta dile getiriliyor. Pek çok akademisyen ve aydın, Gazze ve Filistin analizlerinin çıkış noktası olarak 7 Ekim’i alıyor. Böylece Ortadoğu’da ve Arap dünyasında ayakta kalan tek anti-emperyalist hareket olan Hamas, İsrail zulmünün sorumlusu ilan ediliyor.
Yakından bakıldığında bu iddianın İslam karşıtı grupların İsrail vahşetini meşrulaştırmaya hizmet ettiği açıkça görülüyor.
Yani onlarca yıldır süregelen baskıyı, zulmü, kademeli ve sinsi soykırımı görmezden geliyorlar. Dünyadan izole edilen ve insanlık dışı abluka altına alınan Filistin halkı, özellikle de Gazzeliler için hiçbir çıkış yolu olmadığını vicdanı ve bilgisi olan herkes çok iyi biliyor. Dolayısıyla bu soykırıma koşulsuz destek veren İsrail ve Batılı hükümetler, devam eden zulmün sorumluluğunu üstlenmelidir.
Hamas’ın saldırısında İran’ın rolü var mı?
İkinci yalan ise “İran, İsrail’e karşı bu saldırıyı Hamas’a yaptırdı” diyor. Bu söylem, Siyonist İsrail otoritelerinin ve Batılı çevrelerin kararlılığı doğrultusunda İslam karşıtı grupların ortaya attığı büyük bir hakarettir. Temel amacı direniş örgütü Hamas’ı gayri meşru hale getirmektir. Unutmayalım ki Hamas, Filistin halkının içinden çıkan özgün, yerel ve ulusal bir direniş hareketidir. Ne DEAŞ gibi yeni ve köksüz bir terör örgütüdür, ne de Hizbullah gibi İran’ın vekil aktörüdür. Hamas anti-emperyalist bir harekettir. İslam karşıtı çevrelerin bu harekete karşı çıkmasının temel nedeni de budur. Bu nedenle bölgesel öz-Oryantalist ve öz-emperyalist gruplar, Batı’nın sömürgeci söylemine başkaldıran Hamas’ı başarısızlığa uğratmaya çalışıyor.
Üçüncü yalan ise “İsrailli yetkililerin saldırıdan haberdar olduğu” yalanı. Bu yalan aynı zamanda Hamas’ı meşrulaştırmak için de ileri sürülmüştü. Böylece öz-emperyalist gruplar, İsrail’in yenilmez ve dokunulmaz sayılan büyük askeri ve istihbarat başarısızlığını gizlemeye çalıştı. Nitekim İsrail gerçek ve büyük bir darbe yedi. Ancak Filistin direniş gruplarının zayıflığını göstermek isteyen bu yalan, İsrail’e karşı direnişi durdurma çabasının bir ürünüdür. Özemperyalistler çekirdek emperyalistlerin yenilgisini görmek istemiyorlar. Gazze’de yaşanan son gelişmeler, dünyanın en büyük maddi güç asimetrisine sahip iki tarafının, küresel anti-emperyalist mücadelenin sembolü haline geldiğini bir kez daha gösterdi.
Dördüncü yalan ise “Hamas’ın terör örgütü olduğunu ve İsrail’in İsrail’e karşı savaştığını” iddia ediyor. Müslüman ülkelerde Siyonistleri ve Batılı söylemi olduğu gibi kabul eden pek çok akademisyen, aydın ve siyasetçi bu gayri meşru söylemi desteklemektedir. Bu grup, İsrail’in gayri meşru kuruluşunu hiçbir zaman sorgulamazken, Hamas’ın ve diğer Filistinli örgütlerin bağımsızlık mücadelesine kolaylıkla karşı çıkıyor. Filistin toprakları dışında herhangi bir askeri faaliyeti bulunmayan Hamas’ın tek amacı işgal altındaki ülkeyi kurtarmak ve kendi kaderini tayin etmektir.
‘Gazze bizim sorunumuz değil’
Beşinci yalan, “Gazze bizim sorunumuz değil ve bunun için herhangi bir maliyete katlanmak zorunda değiliz” diyor. Bu büyük bir yanılgıdır. Çünkü Siyonist ve sömürgeci söylem sadece Filistin topraklarıyla sınırlı olmayıp tüm bölgeyi kapsamaktadır. Unutulmamalıdır ki Arap ve Arap olmayan tüm ülkeler bu yıkıcı sömürgeci siyasi projenin hedefidir.
Bu yalanı geliştirenler kendilerini Filistin’den ayrı tutan, işgale karşı mücadelelerini desteklemeyen otoemperyalistlerdir. Bu gruplara şu soru sorulabilir: Siz kimsiniz ve neyi temsil ediyorsunuz? Türk ya da Arapsanız tarihi mirasınız sizi Filistin topraklarını korumaya çağırıyor. Eğer Müslümansan İslam’ın temel esasları Beyt-i Makdis’in şerefini korumanı emrediyor. Eğer bu veya benzeri siyasi veya sosyal kimliklerden herhangi birine sahip değilseniz, o zaman bir insan olarak, Gazze’deki mazlum halkın yanında yer almaya, insanlık adına, evrensel ahlaki normlar, şefkat ve vicdan adına onların davasına destek olmaya davet ediliyorsunuz.
Son yalan ise “Ne yapabiliriz?” ya da “İsrail ve destekçilerine karşı hiçbir şey yapamayız” diyor. Bu yalan, yenilgiyi peşin satın almamızı isteyen öz-emperyalistler tarafından yayılıyor. Bu yalan, zihnimizi baştan çıkarmaya, bilincimizi felce uğratmaya yönelik bir girişimdir. Filistin halkının insani direnişini kırmayı hedefliyor. Eğer geriye bir şey kalmıyorsa, özemperyalistler İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskı ve vahşeti ‘ama, ama’ diye başlayan cümleler geliştirerek anlatmaya çalışıyorlar. Her insanın “eğer ama ama” olmadan mazlumun ve zulmün mağdurunun yanında yer alması zorunludur. Her kişi, toplum ve devletin imkanları ölçüsünde İsrail’e karşı harekete geçmesi gerekiyor. İsrail’e karşı akademi, spor, siyaset ve ticaretteki boykotları da içeren kapsamlı bir boykot uygulanmalıdır. Hiçbir şey yapamayanlar bu mübarek Ramazan ayında Gazze halkı için dua etmelidir.
Kısacası öz oryantalistlerin, öz emperyalistlerin tuzağına düşmeyelim; onların anlatımını, söylemini kullanmayalım. Evrensel değerlerin bilincinde olarak düşünelim, konuşalım ve hareket edelim.