İsrail, Lahey’de soykırımla suçlanırken, İsrail-Filistin çatışması daha geniş bir bölgeye yayılıyor. Perşembe günü ABD ve İngiltere, Husilerin Gazze katliamını protesto etmek için Kızıldeniz üzerinden İsrail’e giden ticari gemilere yönelik saldırılarına misilleme olarak Yemen’deki 72 hedefi bombaladı.
Bu arada ABD Başkanı Joe Biden, Washington’un Husilere saldırmaya devam edeceğini duyurdu.
Küresel taşımacılığın %15’ini oluşturan Kızıldeniz’in güvenliğini sağlamayı ve İsrail’i savunmayı amaçlayan Perşembe günkü hava saldırılarına anında yanıt verildi. İran ve vekilleri saldırıyı şiddetle kınarken, Türkiye eleştirdi. Suudi Arabistan da gerilimin artmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. (Riyad, Amerikan-İngiliz ortak müdahalesinin Husilerle olan anlaşmasını ve Yemen’den çekilmesini geciktirmesini istemiyor.)
Savaşın bölgeye yayılmasını önlemek amacıyla ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dördüncü kez Orta Doğu’yu ziyaret ediyor. Ancak son hava saldırıları, Biden yönetiminin, başta Husiler olmak üzere sorun çıkaranların kapasitesini kademeli olarak baltalayarak İran’ı ve vekillerini caydırmaya önem verdiğini gösteriyor. Ancak bu yaklaşımın başarılı olması durumunda ek çatışmalara yol açabilir.
Kızıldeniz’deki tırmanışın arka planında, Lahey’de büyük bir hukuki duruşma sürüyor. Güney Afrika, İsrail’i Filistinlilere soykırım yapmakla suçlayarak Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) şikayette bulundu. Güney Afrikalı avukatların ellerinde çok sayıda delil var: 23.000’den fazla Filistinli öldürüldü, hastaneler ve okullar bombalandı, yüzbinlerce insan yerinden edildi ve yiyecek ve içme suyu kıtlığına neden olan ciddi bir abluka…
Batı’nın İsrail’e desteği
ABD dahil Batı’nın koşulsuz desteğini alan İsrail, ilk günlerde o kadar kibirli davrandı ki, siyasi ve askeri liderleri dünyaya soykırımın kanıtlarını sundu. Nitekim Güney Afrikalı avukat Tembeka Ngcukaitobi, duruşmada İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve İsrailli komutanların teolojik söylemlerini “soykırımcı söylem” örneği olarak sundu.
İsrail başbakanının, ülkesinin askerlerine Tevrat’taki “Amalek”ten bahseden bir mektup yazdığını hatırlayalım: “Biz bu kötülüğü dünyadan kaldırmaya kararlıyız. Kutsal Kitap Amalek’in sana yaptıklarını hatırlamanı söylüyor. Ve hatırlıyoruz.” Eski Ahit Amalek’te erkek, kadın, çocuk, bebek, sığır, deve ve eşek dahil herkesin öldürülmesini emreder.
Güney Afrikalı avukat ayrıca İsrail askerlerinin Gazze’yi işgal edip tüm Amalekleri yok etme şarkılarını “çünkü olaya karışmayan sivil yok” şarkısını kanıt olarak sundu.
Netanyahu’nun bu tür açıklamalar yapan tek politikacı olmadığını belirtmekte fayda var. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Bakan Amichai Chikli ve hatta Başkan Isaac Herzog soykırımın kanıtı niteliğinde açıklamalarda bulundu.
Bu arada İrlandalı hukukçu Ni Ghralaig, Gazze’de yaşananları “tarihte gerçek zamanlı yayınlanan ilk soykırım” olarak nitelendirdi.
Cuma namazının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Yemen’deki Amerikan-İngiliz saldırıları ve Lahey’deki soykırım duruşmasına ilişkin tutumunu açıkça ifade etti. Türkiye’nin ilgili taraflarla paylaştığı tüm delillerin işe yaradığını vurgulayan Türk lider, İsrail ve Netanyahu’nun suçlu bulunacağından emin olduğunu söyledi. (Anadolu Ajansı’ndan bir dizi fotoğraf da deliller arasındadır.)
Erdoğan, Yemen’deki duruma ilişkin olarak ise “orantısız güç” kullanan ABD ve İngiltere’nin Kızıldeniz’i “kan gölüne” çevirme hevesini eleştirdi.
Bu açıklama, Ankara’nın Washington’dan İsrail’i durdurmak ve iki devletli çözüm için baskı yapmak için daha fazla çalışmasını beklediğini gösteriyor. Benzer şekilde Türk hükümeti, İsrail’in saldırganlığını durdurmadan Husileri hedef almanın bölgede yeni çatışmaları körükleyebileceğinden endişe duymaya devam ediyor.
İsrail, Lahey’de soykırımla suçlanırken, İsrail-Filistin çatışması daha geniş bir bölgeye yayılıyor. Perşembe günü ABD ve İngiltere, Husilerin Gazze katliamını protesto etmek için Kızıldeniz üzerinden İsrail’e giden ticari gemilere yönelik saldırılarına misilleme olarak Yemen’deki 72 hedefi bombaladı.
Bu arada ABD Başkanı Joe Biden, Washington’un Husilere saldırmaya devam edeceğini duyurdu.
Küresel taşımacılığın %15’ini oluşturan Kızıldeniz’in güvenliğini sağlamayı ve İsrail’i savunmayı amaçlayan Perşembe günkü hava saldırılarına anında yanıt verildi. İran ve vekilleri saldırıyı şiddetle kınarken, Türkiye eleştirdi. Suudi Arabistan da gerilimin artmasından duyduğu endişeyi dile getirdi. (Riyad, Amerikan-İngiliz ortak müdahalesinin Husilerle olan anlaşmasını ve Yemen’den çekilmesini geciktirmesini istemiyor.)
Savaşın bölgeye yayılmasını önlemek amacıyla ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dördüncü kez Orta Doğu’yu ziyaret ediyor. Ancak son hava saldırıları, Biden yönetiminin, başta Husiler olmak üzere sorun çıkaranların kapasitesini kademeli olarak baltalayarak İran’ı ve vekillerini caydırmaya önem verdiğini gösteriyor. Ancak bu yaklaşımın başarılı olması durumunda ek çatışmalara yol açabilir.
Kızıldeniz’deki tırmanışın arka planında, Lahey’de büyük bir hukuki duruşma sürüyor. Güney Afrika, İsrail’i Filistinlilere soykırım yapmakla suçlayarak Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) şikayette bulundu. Güney Afrikalı avukatların ellerinde çok sayıda delil var: 23.000’den fazla Filistinli öldürüldü, hastaneler ve okullar bombalandı, yüzbinlerce insan yerinden edildi ve yiyecek ve içme suyu kıtlığına neden olan ciddi bir abluka…
Batı’nın İsrail’e desteği
ABD dahil Batı’nın koşulsuz desteğini alan İsrail, ilk günlerde o kadar kibirli davrandı ki, siyasi ve askeri liderleri dünyaya soykırımın kanıtlarını sundu. Nitekim Güney Afrikalı avukat Tembeka Ngcukaitobi, duruşmada İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve İsrailli komutanların teolojik söylemlerini “soykırımcı söylem” örneği olarak sundu.
İsrail başbakanının, ülkesinin askerlerine Tevrat’taki “Amalek”ten bahseden bir mektup yazdığını hatırlayalım: “Biz bu kötülüğü dünyadan kaldırmaya kararlıyız. Kutsal Kitap Amalek’in sana yaptıklarını hatırlamanı söylüyor. Ve hatırlıyoruz.” Eski Ahit Amalek’te erkek, kadın, çocuk, bebek, sığır, deve ve eşek dahil herkesin öldürülmesini emreder.
Güney Afrikalı avukat ayrıca İsrail askerlerinin Gazze’yi işgal edip tüm Amalekleri yok etme şarkılarını “çünkü olaya karışmayan sivil yok” şarkısını kanıt olarak sundu.
Netanyahu’nun bu tür açıklamalar yapan tek politikacı olmadığını belirtmekte fayda var. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Bakan Amichai Chikli ve hatta Başkan Isaac Herzog soykırımın kanıtı niteliğinde açıklamalarda bulundu.
Bu arada İrlandalı hukukçu Ni Ghralaig, Gazze’de yaşananları “tarihte gerçek zamanlı yayınlanan ilk soykırım” olarak nitelendirdi.
Cuma namazının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Yemen’deki Amerikan-İngiliz saldırıları ve Lahey’deki soykırım duruşmasına ilişkin tutumunu açıkça ifade etti. Türkiye’nin ilgili taraflarla paylaştığı tüm delillerin işe yaradığını vurgulayan Türk lider, İsrail ve Netanyahu’nun suçlu bulunacağından emin olduğunu söyledi. (Anadolu Ajansı’ndan bir dizi fotoğraf da deliller arasındadır.)
Erdoğan, Yemen’deki duruma ilişkin olarak ise “orantısız güç” kullanan ABD ve İngiltere’nin Kızıldeniz’i “kan gölüne” çevirme hevesini eleştirdi.
Bu açıklama, Ankara’nın Washington’dan İsrail’i durdurmak ve iki devletli çözüm için baskı yapmak için daha fazla çalışmasını beklediğini gösteriyor. Benzer şekilde Türk hükümeti, İsrail’in saldırganlığını durdurmadan Husileri hedef almanın bölgede yeni çatışmaları körükleyebileceğinden endişe duymaya devam ediyor.