Mühendislik Fakültesi Dekanı Profesör Lokman Hakan Tecer’in paylaştığı görüşlere göre, Marmara Denizi, 1970 yılından bu yana su sıcaklığında 2,5 santigrat derecelik (4,5 Fahrenheit derece) önemli bir artışa tanık oldu; bu, artan küresel ısınma ve iklim değişikliğine atfedilen bir eğilimdir. Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Çorlu’da.
Tecer, uzun vadeli ortalama sıcaklıkların 1970’te 15,3 santigrat dereceden geçen yıl 17,8 santigrat dereceye yükseldiğini ve bu durumun endişe verici bir artışa işaret ettiğini vurguladı.
Türkiye’yi çevreleyen denizlerde su sıcaklıklarının giderek arttığını vurgulayan Tecer, son elli yılda Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de önemli artışlar yaşandığını kaydetti. Özellikle etkilenen Marmara Denizi’nde 0,9 derecelik şaşırtıcı bir artış yaşanırken, yakındaki Karadeniz’de yaklaşık 1 derecelik bir artış yaşandı. Benzer şekilde Ege Denizi 1,4 derece, Akdeniz ise 1,2 derece artış kaydetti.
Artan sıcaklıkların derin çevresel etkilerine dikkat çeken Tecer, bu olguyu su ekosistemlerindeki olumsuz etkilerle ilişkilendirdi. Sıcaklıklardaki artış önemli çevre sorunlarının oluşmasında rol oynamış, özellikle bölgede yaşanan müsilaj sorununa katkıda bulunmuştur.
Ayrıca sudaki çözünmüş oksijenin deniz yaşamı için kritik öneminin altını çizdi. Artan sıcaklıklarla birlikte çözünmüş oksijen konsantrasyonu azalarak suda yaşayan organizmaların yaşam koşulları etkilenir. Oksijen seviyelerindeki bu azalma deniz yaşamı için bir tehdit oluşturuyor ve balık türlerinin azalmasına katkıda bulunuyor.
Son raporlar, Marmara Denizi’ndeki balık popülasyonunda kayda değer bir değişime işaret ediyor; bazı türlerde azalma görülürken denizanası ve vatoz gibi diğer türlerde artış gözleniyor. Tecer, deniz sıcaklığındaki artışın yalnızca müsilajdan kaynaklanmadığını, aynı zamanda iklim değişikliğinden kaynaklanan küresel sıcaklık artışlarının daha geniş etkilerine de bağlandığını belirtti. Soğutma ve ısıtma kaynakları da dahil olmak üzere atık suyun denize boşaltılmasının yerel bir etkiye sahip olabileceğini ancak artan sıcaklıkların ana etkeninin iklim değişikliği ve küresel ısınma olgusu olmaya devam ettiğini belirtti.
Tecer, esas itibarıyla, iklim değişikliğiyle mücadelenin ve küresel ısınmaya yönelik mücadelenin, çevresel etkilerin azaltılması ve Marmara Denizi ve ötesindeki su ekosistemlerinin hassas dengesinin korunması açısından hayati önem taşıdığını vurguladı.