Bir uzman, iklim krizinin neden olduğu şiddetli yağışların şiddetlendirdiği erozyon nedeniyle Türkiye’nin %73,4 gibi endişe verici bir oranda artan çölleşme tehdidine ilişkin ciddi endişelerini dile getirdi.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Tabiat Varlıklarını Koruma Vakfı (TEMA) Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Dünya Toprak Günü nedeniyle AA muhabirine yaptığı özel açıklamada, toprağın temel toprak günü olarak kritik rolünün altını çizdi. tüm karasal yaşam formlarının koruyucusu. Toprağın iklimi düzenlemedeki temel işlevinin, birincil besin kaynağı ve su döngüsünün temel bileşeni olduğunun altını çizdi.
Ataç, “Gıdalarımızın yüzde 95’i endişe verici bir şekilde topraktan geliyor ve bu da onun yaşamın sürdürülmesinde vazgeçilmez doğasını ortaya koyuyor. Toprağın karmaşık ekosistemi, mikroskobik organizmalardan bitkilere, kuşlara, sürüngenlere ve memelilere kadar sayısız yaşam formunu destekliyor.” dedi.
Toprağın karbon döngüsündeki hayati rolünü daha da aydınlatarak, toprağın hayati bir karbon havuzu görevi görerek dünyadaki karbon emisyonlarının önemli bir kısmını depoladığını belirtti. Ataç, “Aslında toprak, Dünya atmosferinden üç kat daha fazla karbon barındırıyor, bu da onun iklim değişikliğini hafifletmedeki önemli rolünün altını çiziyor.” diye ekledi.
Ataç, “Şu anda toprak, insanlığın en büyük karbon yutağı olarak hizmet ediyor ve bu durum, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi küresel sorunlara çözüm bulmayı zorunlu kılıyor.” diyerek, bu acil sorunlarla mücadele etmek için toprağın korunması yönünde ortak çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.
Erozyonun ekosistemler üzerindeki kritik etkisine dikkat çeken Ataç, en yüksek organik madde içeren üst toprağın canlıların en yoğun yaşadığı alan olduğunu vurguladı. Ancak erozyon bu hayati önem taşıyan üst toprağın kaybına neden olur.
Ataç, erozyonun toprak verimliliğini, biyoçeşitliliği, su tutma ve karbon depolama kapasitesini önemli ölçüde azalttığını, bunun da ülkenin yüzde 73,4’ünün çölleşme tehdidiyle karşı karşıya olduğu tehlikeli bir duruma katkıda bulunduğunun altını çizdi.
Erozyondaki artışı iklim krizinin etkisiyle şiddetlenen şiddetli yağışlara bağlayan Ataç, ülkede yılda yaklaşık 642 milyon ton toprağın aşındığını, bunun tarım alanlarının yüzde 39’unu, mera alanlarının ise yüzde 54’ünü etkilediğini belirtti.
Kentsel genişleme, verimli tarım alanlarındaki azalmayı daha da artırıyor, toprakta çeşitliliğin ve verimliliğin azalmasına neden oluyor ve sonuçta gelecekteki gıda güvenliği için risk oluşturuyor. Ataç, tarım ürünlerinde erozyona bağlı üretim kaybının yüzde 50’ye kadar çıkabileceğini kaydetti. Toprağın erozyona karşı korunması, bütünlüğünün korunmasında bitkilerin oynadığı çok önemli bir rolü içerir.
Bitki örtüsünden yoksun ve dik yamaçlarla karakterize edilen alanlar en fazla erozyona maruz kalır. Ataç, bitki örtüsünün arttırılması için tarım alanlarında ağaçlandırma çalışmalarının, mera ıslah çalışmalarının ve toprak koruma uygulamalarının gerekliliğini vurguladı. Teraslama, ağaçlandırma gibi önlemlerin alınması, kontur sürüm, toprak işlemenin azaltılması, eğimli arazilerde şerit şeklinde bitkilendirme gibi uygulamaların benimsenmesi toprağın erozyondan korunması açısından hayati öneme sahiptir.
Ataç, TEMA Vakfı’nın toprak koruma ve erozyonla mücadele konusunda kapsamlı çalışmalarına dikkat çekti. Vakıf, kırsal kalkınma çalışmaları kapsamında bozulan arazileri onarmanın yanı sıra, erozyonu önlemeye yönelik sürdürülebilir tarım uygulamaları da hayata geçiriyor ve erozyonla mücadelede temel strateji olarak öncelikle ağaçlandırma faaliyetlerine odaklanıyor.
Vakıf, 44 bin 543 futbol sahası büyüklüğünde alana 38,4 milyon fidan dikerken, 22 bin futbol sahası büyüklüğünde alana ise 700 milyon meşe palamudu ekti. Ataç, toprağın ve tabiat varlıklarının korunması ve yönetilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konusunda proaktif rol üstlendiklerini vurguladı.
Türk insanının toprağa, fidana ve doğaya olan sevgisini dile getiren Ataç, vatandaşların ağaçlandırma çalışmalarına güçlü destek verdiklerini vurguladı. TEMA Vakfı’nın ağaçlandırma çalışmalarının önemli bir kısmının Orman Genel Müdürlüğü ile işbirliği içinde yürütüldüğünü kaydetti. Ayrıca Ataç, fidan bağışlamak isteyenleri çeşitli iletişim kanallarından vakfa ulaşmaya veya katkı detayları için vakfın resmi internet sitesini ziyaret etmeye davet etti.
Toprağın korunması konusunda farkındalığın arttırılması ve savunulması gerektiğinin altını çizen Ataç, bu değerli kaynağın korunmasında ortak sorumluluğun olduğunu vurguladı. Dünyadaki karasal yaşamın %59’u için yaşam alanı görevi gören ve çok çeşitli yaşam formları ekosistemini barındıran toprakla ilgili Ataç, toprağın korunmasının gezegenin uzun vadeli sürdürülebilirliği açısından kritik önemine vurgu yaptı.
Bir uzman, iklim krizinin neden olduğu şiddetli yağışların şiddetlendirdiği erozyon nedeniyle Türkiye’nin %73,4 gibi endişe verici bir oranda artan çölleşme tehdidine ilişkin ciddi endişelerini dile getirdi.
Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Tabiat Varlıklarını Koruma Vakfı (TEMA) Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Dünya Toprak Günü nedeniyle AA muhabirine yaptığı özel açıklamada, toprağın temel toprak günü olarak kritik rolünün altını çizdi. tüm karasal yaşam formlarının koruyucusu. Toprağın iklimi düzenlemedeki temel işlevinin, birincil besin kaynağı ve su döngüsünün temel bileşeni olduğunun altını çizdi.
Ataç, “Gıdalarımızın yüzde 95’i endişe verici bir şekilde topraktan geliyor ve bu da onun yaşamın sürdürülmesinde vazgeçilmez doğasını ortaya koyuyor. Toprağın karmaşık ekosistemi, mikroskobik organizmalardan bitkilere, kuşlara, sürüngenlere ve memelilere kadar sayısız yaşam formunu destekliyor.” dedi.
Toprağın karbon döngüsündeki hayati rolünü daha da aydınlatarak, toprağın hayati bir karbon havuzu görevi görerek dünyadaki karbon emisyonlarının önemli bir kısmını depoladığını belirtti. Ataç, “Aslında toprak, Dünya atmosferinden üç kat daha fazla karbon barındırıyor, bu da onun iklim değişikliğini hafifletmedeki önemli rolünün altını çiziyor.” diye ekledi.
Ataç, “Şu anda toprak, insanlığın en büyük karbon yutağı olarak hizmet ediyor ve bu durum, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi küresel sorunlara çözüm bulmayı zorunlu kılıyor.” diyerek, bu acil sorunlarla mücadele etmek için toprağın korunması yönünde ortak çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.
Erozyonun ekosistemler üzerindeki kritik etkisine dikkat çeken Ataç, en yüksek organik madde içeren üst toprağın canlıların en yoğun yaşadığı alan olduğunu vurguladı. Ancak erozyon bu hayati önem taşıyan üst toprağın kaybına neden olur.
Ataç, erozyonun toprak verimliliğini, biyoçeşitliliği, su tutma ve karbon depolama kapasitesini önemli ölçüde azalttığını, bunun da ülkenin yüzde 73,4’ünün çölleşme tehdidiyle karşı karşıya olduğu tehlikeli bir duruma katkıda bulunduğunun altını çizdi.
Erozyondaki artışı iklim krizinin etkisiyle şiddetlenen şiddetli yağışlara bağlayan Ataç, ülkede yılda yaklaşık 642 milyon ton toprağın aşındığını, bunun tarım alanlarının yüzde 39’unu, mera alanlarının ise yüzde 54’ünü etkilediğini belirtti.
Kentsel genişleme, verimli tarım alanlarındaki azalmayı daha da artırıyor, toprakta çeşitliliğin ve verimliliğin azalmasına neden oluyor ve sonuçta gelecekteki gıda güvenliği için risk oluşturuyor. Ataç, tarım ürünlerinde erozyona bağlı üretim kaybının yüzde 50’ye kadar çıkabileceğini kaydetti. Toprağın erozyona karşı korunması, bütünlüğünün korunmasında bitkilerin oynadığı çok önemli bir rolü içerir.
Bitki örtüsünden yoksun ve dik yamaçlarla karakterize edilen alanlar en fazla erozyona maruz kalır. Ataç, bitki örtüsünün arttırılması için tarım alanlarında ağaçlandırma çalışmalarının, mera ıslah çalışmalarının ve toprak koruma uygulamalarının gerekliliğini vurguladı. Teraslama, ağaçlandırma gibi önlemlerin alınması, kontur sürüm, toprak işlemenin azaltılması, eğimli arazilerde şerit şeklinde bitkilendirme gibi uygulamaların benimsenmesi toprağın erozyondan korunması açısından hayati öneme sahiptir.
Ataç, TEMA Vakfı’nın toprak koruma ve erozyonla mücadele konusunda kapsamlı çalışmalarına dikkat çekti. Vakıf, kırsal kalkınma çalışmaları kapsamında bozulan arazileri onarmanın yanı sıra, erozyonu önlemeye yönelik sürdürülebilir tarım uygulamaları da hayata geçiriyor ve erozyonla mücadelede temel strateji olarak öncelikle ağaçlandırma faaliyetlerine odaklanıyor.
Vakıf, 44 bin 543 futbol sahası büyüklüğünde alana 38,4 milyon fidan dikerken, 22 bin futbol sahası büyüklüğünde alana ise 700 milyon meşe palamudu ekti. Ataç, toprağın ve tabiat varlıklarının korunması ve yönetilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması konusunda proaktif rol üstlendiklerini vurguladı.
Türk insanının toprağa, fidana ve doğaya olan sevgisini dile getiren Ataç, vatandaşların ağaçlandırma çalışmalarına güçlü destek verdiklerini vurguladı. TEMA Vakfı’nın ağaçlandırma çalışmalarının önemli bir kısmının Orman Genel Müdürlüğü ile işbirliği içinde yürütüldüğünü kaydetti. Ayrıca Ataç, fidan bağışlamak isteyenleri çeşitli iletişim kanallarından vakfa ulaşmaya veya katkı detayları için vakfın resmi internet sitesini ziyaret etmeye davet etti.
Toprağın korunması konusunda farkındalığın arttırılması ve savunulması gerektiğinin altını çizen Ataç, bu değerli kaynağın korunmasında ortak sorumluluğun olduğunu vurguladı. Dünyadaki karasal yaşamın %59’u için yaşam alanı görevi gören ve çok çeşitli yaşam formları ekosistemini barındıran toprakla ilgili Ataç, toprağın korunmasının gezegenin uzun vadeli sürdürülebilirliği açısından kritik önemine vurgu yaptı.